Heves içinse ucuzundan al hatta el alışkanlığı için ikinci el ucuzu ile başla

alma. 3-5 gunden sonra sıkar. Hatta soyle diyeyim, ikinci ucusa gidisinde bile istemeden para verdim diye gideceksin.

ha bu benim icin arac, fotografciyim, vidyo cekicem falan dersen ayri. obur turlu sıkıcı bir olay. denemesi keyifli, ilk seferi keyifli ama o kadar. uzakta pirpir ediyor iste.

Alma. Biz helikopter aldık geçen yıl. (Oyuncak tabii ki) Şehir içinde kullanmak çok zor. Biz bile küçücük şeyi apartmanların arasında zar zor kullandık. Drone ondan daha büyük. O yüzden onu kullanmak da daha zor olacak. Ya arabaya atlayıp açık bir yere gitmen gerekecek ya da uğraşmak istemeyeceksin. Kullanmaya vakit ayırırım dersen al. Gerçekten vakit harcıyorsun farkında olmadan.

Ben kullanmadım ama bir de şöyle bir şey var aklınızda olsun

mediatrend.mediamarkt.com.tr

ohalden dolayı 500gr altı olsa bile (kayıt zorunluluğu olmayan) yine de kafana göre uçamıyorsun. Geçen seneden beri uçtuğum ya 1 ya da 2 seferdir. Muhteşem foto ve videolar çıkıyor doğru ama dağda bayırda uçmak gerek

dostum ölü yatırım dedin ya işte o tam olarak bu.

senin bu belgesellerde, stok sitelerinde, sağda solda gördüğün videoları bu aletlerle çekmiyolar.

dji inspire hatta onu da geçtim onlardan daha çok kaldırma kapasitesine sahip quadqopterler ile çekiyolar(quadcopter dedim cahilliğime ver)

yani kısaca şöyle aletler

cdn.fstoppers.com

bunların bazıları bildiğin helikopter kadar, onun dışında dji inspire falan kullananlar da var.

kameralar zaten başlı başına servet.

yani tatmin edici kalitede bişeyler çekemeyeceksin ne yazık ki, olsa olsa da youtube kalitesine ulaşırsın ancak.

nd filtre de alman lazım bu aletlere, fix focus ve sabit f 2.8(modele göre değişebilir) oluyor genelde.

öyle olunca nd filtre takmadan ışığı kontrolü ancak shutterspeed ile sağlıyor makina. zaten manuel olarak müdahele edebileceğin pek bişey yok. o yüzden illa alıcam dersen eğer nd filtre şart.

bunun dışında bu ürünlerin bazılarını ehliyete bağladılar, bildiğin motor araba ehliyeti gibi drone ehliyeti var, almak zahmetlidir diye tahmin ediyorum, çünkü ehliyetin çıkarılmasının amacı caydırıcı olması. ha bunun adı ehliyet olmayabilir, başka bişey olabilir ama böyle bişey var.

istanbul gibi bir yerdeysen eğer uçurman oldukça zor, djiler mesela sürekli uydu ile bağlantıda olduğundan dolayı, hava alanlarının bilmem kaç km yakınında kendisi uçmuyor. yani uçurmak istesen de uçmuyor.

bunun dışında yasalar gereki sanıyorum ki hava alanının 9 km yarı çapında uçuramıyorsun, ee ufacık şehirde zaten 2 hava alanı vardı bir de üçüncü çıktı, tam bir üçgen oluşturdu.

Burada yazılanları hayretle okudum. Mavic pro var bende. Evet şehiriçinde uçuramazsın, ben de hiç şehir içinde uçurmadım. Genelde Şile taraflarına vs gidiyorum. Zaten oralarda çekim yapmak daha zevkli, yarım saatlik pili var, 2 pil maks 1 saat gidiyor. Güzel çekim yapmak için alışmak gerekiyor. Çekim yapmadığım zamanlarda da havada uzaktan kumandalı araba gibi oynuyorum. Bazen, motosikleti takip etsin diye uğraşıyorum bazen arabayı takip etsin diye. Şimdiye kadar aldığım en güzel oyuncak bence. Yani sana kakmış. Bir dslr dan çok daha zevkli benim için

Okumakserbest'e katılıyorum.

Bende de mavic pro var, bugüne kadar aldığım en güzel şeylerden biri. Keyif almak kişiden kişiye değişir. Ben de güvenlik gerekçesi ile şehir içinde uçmuyorum, belki deniz kenarında... Onun dışında uçurmaya elverişli bir yerde yazlığımız var, devasa bir sahilde yarış drone'u gibi kullanıyorum. Sırf bu bile yeter bana. Ayrıca bir sürü çekim modu var, kısa Instagram videoları, selfie'ler için çok kullanışlı.

Demem o ki pahalı bir cihaz olduğu için ikinci el spark ya da Air alarak başlayın. Mavic izin almayı gerektiriyor çünkü. Oyuncak helikopterle kıyaslanmaz bu cihazlar. Neredeyse otonom uçabiliyorlar, 70 tane sensör var üstlerinde, bir yere çarpmak zor.

ikinci el al, az kullanır satarsın.

Cevaplar beni tatmin etti çok teşekkür ederim sanırım almayacağım:)

drona özenip alamayan dron kötülemiş.

her ne kadar her kafana estiğinde ve her yerde uçuramıyorsan da mükemmel bir alet. facebook'taki dron gruplarına gir bakalım adamlar o dronlarla neler çekiyorlar? ayrıca meslekleri de kameramanlık falan değil.

Mavic Pro var bende de, 2017'de almıştım. Çok başarılı bir alet, ancak meraklısına denir ya, tam öyle. Gerçekten paran yoksa girme derim, zira bu meretin mesela pervanesi çatlıyor, çat 60 lira veriyorsun, kesinlikle kullanma şansın yok. Pili zortluyor, çat 600 lira pil almak zorundasın, hata verdiği anda hata veren parçayı sıfırıyla ve orjinaliyle değiştirmek zorundasın (yan sanayi alayım bile diyemiyorsun). Hiç bir şey yapmasan bile bazen düşebiliyor, havada uçan 6 bin lira sonuçta, acayip stresli bi mevzu.

Bir de izin konusu var, izin mevzusundan dolayı benimki epeydir rafta duruyor. Çok kereler denememe rağmen bir kere bile izin alamadım. Polisle falan uğraşmamak için gerçekten dağa bayıra gitmediğim sürece çıkarmıyorum.

Bu arada Air ya da Spark izin gerektirmiyor cümlesi yanlış. 500 gr altı drone'ların durumu çok daha kötü zira izin almak istesen de alamıyorsun. Mavic ve üstünde en azından iha.shgm.gov.tr'den izin talep etme şansın var.

Hayır. Sen onun kölesi değilsin. Nasıl alıştırırsan öyle gider.

Sabaha karşı 3te arayan müdürün telefonunu açmadım, ertesi gün laf sokunca da "benim de bir özel hayatım var" demiştim.

Teknik olarak bir şey yapamaz, esasında senin özel telefonun olduğu için günün herhangi bir saatinde de sana o telefondan ulaşabilme ayrıcalığı yok, misal sen telefon kullanmıyor da olabilirdin; o zaman ya şirketin tahsis ettiği telefondan ya da şirket telefonundan sana ulaşabilirdi. Tabii bu dediklerim teorik konular, pratikte intikam soğuk yenen bir yemektir deyip sana takabilir de, böyle bir sıkıntı yaratabilir.

Trip atar en fazla. Acmak zorunda falan degilsin, jakuzi keyfi yapiyor olabilirsin o sirada.

Ben olsam açardım en başlarda.
Baktım ki lüzumsuz şeylere arıyor, o zaman açmamaya başlardım.

Yaptırımı olmaz, yerine birini bulduğunda kovar. Hepsi bu.

İşimden ve kendisinden memnunsam ve müdürüm mesai saatleri dışında çalışıyorsa ben de çalışmaya çekinmem, dolayısıyla açarım. Onun dışında rahat ol.

viyanada kaldigim bir hosteldeki odada bedbug ciktiydi. sonra butun camasirlarimi hatta cantalarimi yikadim(yikama ucreti almadilar tabii fakat bir suru zamanimi yedi). boyle bir durumda onemli olan oradan ayrilirken uzerinizde bunlardan birakmamak. daha sonra bir sikinti olmadi zaten. cantayi falan acik birakmayin, en azindan boyle bir durumda yikama sureniz azalir. bi de cok seyetmeyin, insan kafayi yiyor. ben cok tedirgin bir insan oldugum icin bedbug ciktigi soylendigi gun hayatimin en kara gunlerinden birisiydi, ayni zamanda ilk yurtdisi deneyimim olmasinin verdigi rahatsizlikla da bir insanin kaldirabilecegi stres sinirlarini zorluyordum. fakat her sey duzeldi.

sivrisinek konusunda bir fikrim yok, vucuda sikilan turden koruyucular var fakat sikip yatmak dogru olur mu bilmiyorum.

@xportant valla çok düşünmedim ama tahtakurusu deyince sanki böcek kendi halinde orda bütün gün tahtayı kemiriyor, insanla işi yokmuş gibi naif, masumane bir anlam katıyor sanki, bedbug denince aha sçtık bu böcek yatağımda çıkcak benim anamı belleyecek anlamı var

Evet böyle bi risk var maalesef, işin kötüsü o böcekleri sağa sola da taşıyorsun çantanla, eve götürürsün evde de çoğalıyor falan. Ama öldürmüyor sonuçta.

Sinekler icin off sprey sikacaksin.

Bedbug icin bilmiyorum. Hic basima gelmedi

napoli'nin en meşhur, herkesin memnun kaldığı hostelinde beni bedbug mıdır, örümcek midir her neyse öyle bir yemişti ki 2 gün kaşınmaktan gezememiştim.

onun haricinde avrupa'da 20'den fazla hostelde kaldım, geceliği 8 avrodan 45 avroya, başka hiç birinde böyle bir sorun yaşamadım. çok yaygın ve dert etmeye değer bir sorun değil, çarşaf değiştirtir sinek kovucu sıkarsın, muhtemelen sıkıntı yaşamazsın.

70 bine sıfır dizel reno symbol falan oluyor şu anda maalese. O bile olmuyor olabilir. Ben olsam 2. el citroen c4 alırım dizel. otomatik.

alüminyum sembol bile 93.000 tl. Müracaat ikinci el
www.arabalar.com.tr

bilgi güvenliğinin hangi alanı? governance tarafı ise cissp, beyaz şapka tarafı ise ceh, hatta sans'ın sertifika setleri, çok geniş bir daldan bahsediyoruz.

cissp cok daha kiymetlidir, cism de isodan iyidir

belki tercih meselesi gibi görünebilir ama bizim patronda Superb var bir hafta filan kullandım konfor yakıt vs muazzam passatta kiralamıştık o kadar bi konfor yok arabanın göğsü superb kadar da güzel değil ama o da passat işte

Trendine ise tercihiniz passat olmasın.

Superb

kafa karışıklığı olmasın diye ben de tekrar edeyim, kesinlikle superb.

iki araç arasındaki konfor farkını deneyerek dahi anlayabilirsiniz bence.

Hiç kimse Superb dememiş. Superb diyorum.

Passat'ta bi tık daha yukarı çıkma şansınız olsaydı passat derdim ama bu haliyle superb daha mantıklı.

Bangkok, Pattaya egzotik değil.
Pattaya'ya balayında kesinlikle gidilmez.
Phuket'i düşünebilirsiniz, Sharm-el sheikh'i düşünebilirsiniz, Tanzanya düşünebilirsiniz, Bali düşünebilirsiniz.

Zanzibar olur, Sri Lanka olur, Bali olur.

meksika tulum

güneydoğu asya +1

Phuket

Allah mesut etsin bir yastıkta kocayın.

10 bin TL'ye iki kişi pasifiklere gidip tatil yapıp gelmek mümkün mü O.o

1 yuroya tavuk döner ayran ile olabilir

Daha önemseyeceğiniz bir şeyler yok mu bu hayatta? Maaş, para, çok mu önemli sizler için?

Birlikte olunmaz seninle bence.

Not : (10.000 TL)

"E sormasam da saçma gibi" ne demek neden saçma?
Sevgiliye, arkadaşa kimseye sorulmaz böyle sorular.
Ben kardeşimin maaşını bilmiyorum sormak da gelmez hiç aklıma.

bizde şöyle oldu, sevgilim direkt sordu ben söyledim, o da kendisininkini söyledi
o sormasa ben sormazdım

sorma sebebine göre değişir. durduk yere maaş sormam, sorulması da hoş gelmez ancak bir takım giderleri vardır ya da bir şekilde maaşı yetmiyordur o zaman ne kadar maaş alıyorsun ki diye giderlerin ve gelirlerin ne şekilde olduğunu bilmek isterim.

ortada fazla ve gereksiz harcamalar varsa onun iyiliği için burayı biraz kısabilir ya da şuradan şu kadar arttırabilirsin gibisinden tavsiyeler verebilirim.

Benim hatun telefon faturasını vs. yatırdıktan sonra bana verir parasını, öyle bir sorma - söyleme durumu olmadı. İhtiyacı olduğu zaman söylüyor bana, ben alıyorum ya da gerek olmadığını düşündüğümü söylüyorum. Öyle.

Not: evli değiliz.

İlla önemsediği için mi sorar insan, ben çok meraklıyım ondan bilmek isteyebilirim mesela eheh :D. Bence de kolay değil sormak, ancak parayla ilgili bir şey anlattığında “aa sen ne kadar alıyosun peki” denilebilir veya iş değişikliği yapmayı düşünürse, burda ne kadar orda ne kadar gibi sorulabilir.

Kasmaya gerek yok ya samimiyet oluşunca bir şekilde öğrenilir bence. Tanışır tanışmaz sormak zaten manoftheyear gibi düşünmesine neden olur :D

hiçbir zaman sormadım. hiiç ilgimi çeken bir durum değil. amaaaa yaşım gereği sevgilim/eş adayım olacak kişi öncelikle hayatın başında olmayacağı için kendisini geçindirecek biri olmalı. ne kadar kazandığını bilmeyeyim ama kendi hayat standardını devam ettirecek kadar kazansın. yani benimle birlikte olduğu için değil ama kendisi için. çevremde görüyorum mesela eşinden/sevgilisinden para isteyen (güya borç) yok efendim telefon faturamı yatırır mısın diyenler sonracıma yok haciz gelecek zor durumda kaldım borç verir misin diyenler falan. ne kadın ne erkek kısmısının böyle onlanlarından hoşlanmıyorum.

Bence sorulur, ben soruyorum. Cevap verirse verir, vermezse vermez. Israr etmem, bozulmam. Kac lira maas aliyon gibi degil de sen zengin misin yaaa falan diye sorarim.
Hatta bankada kac tlsi oldugunu da sorarim. Cevap verirse verir, vermezse vermez.
Parasinda gozum oldugundan degil, baska bisey.
Maaş sormak nerelisin, memleket nire, hangi köyundensin gibi seyler sormaktan daha az ayıp bisey.

sohbet esnasında denk gelirse (geliyor bazen) öyle öğrenilebilir ama özellikle sormak ya da bana sorulması beni gererdi, rahatsız olurdum

Bi de şunu söylemek istiyorum, bu konu bi kaç yerde daha konuşuldu. Dikkatimi çeken şu, artık eşler bile birbirine ne kadar maaş aldığını söylemek istemiyor, kocası kadının parasını alıyormuş da, zam almış saklıyormuş da, karısı ne kadar kazandığını bilse tatil istermiş de veya bilmesine ne gerekmiş ki?? aşırı saçma şeyler duyuyorum bu aralar. Bana bu tip içinde gizlinin saklının olduğu ilişkiler çok samimiyetsiz geliyor. 2-3 senelik sevgilim benden ne kadar kazandığını saklasa soğurdum galiba.

Sevgilim bilmeyecek de kim bilecek.

Ben sorulmadan kesinlikle söylemem, iş değiştirirken bir şekilde konu maaşa da geldi ve söyledim. Her ne kadar maddiyat kişinin özeli olsa da en yakın olduğun insanın sınırlarını net çizgilerle olmasa da bilmeli, ilişki dinamiklerini o şekilde ayarlamalı. Öteki türlü farkında olmadan karşı tarafı zorlamak, belki zora sokmak hoş değil.

Para meseleleri hem çok hassas hem de bir o kadar şeffaf olmalı düzgün ilişkide bence. Şunu alalım mı dediğinde sevgilin rahatça param yok, ileride alırız, başka önceliklerim var diyebilmeli.

Yeni işe basladiysa ne kadar maas veriyorlar falan diye sorarim ama halihazirda calisan sevgiliye iliski yeniyse maasin ne kadar diye sorulmaz. Onun disinda Uzun zamandir beraber olan ciftler icin sorun olmamali boyle seyler.

ben sözlükten öğrenmiştim. orda yazmasa soramazdım. daha önceki erkek arkadaşlarımın hiç birinin maaşını da bilmem. öyle her sevgiliye 'mayıışş kaç?' diye sorulmaz. işler ciddilerşir, o zaman konu açılır ve karşılıklı söylenebilir. yani belli noktadan sonra bilmek gerekir diye düşünüyorum.

şimdikinde nasıl öğrendiğimi hatırlamıyorum ama birkaç sene sonra o samimiyete ulaşınca "hacı sen ne kadar alıyon" diye sorarım diye düşündüm şimdi. ben de söylerim birlikte birikim planı yapabilmek adına.

plansız harcayınca milyorlar çok hızlı uçup gidiyor çünkü lüks yaşamasak da.

ne kadar kasıntı insanlarsınız. bazen düşünüyorum hangi alemde yaşıyorsunuz diye. sor tabi. istediğini sor sevgilin sonuçta.

Sorulmaz. Sorulmamali. Bence arkadaslarin sacmalamis.
Is cok ilerler evlilige dogru gitmeye baslarsa bir sekilde ogrenirsin zaten o zamana. Bana maasimi soran kizdan sogurum. Kendiligimden soyleyebiliri ama sorulmasindan hoslanmazdim. Sormazdim da.

sormam, karşı taraf sorarsa sorma stiline göre sormasını yadırgayabilirim ya da yadırgamam. sırf bu yüzden flört kısmını atladıktan sonra maaşı söylerim bi şekilde laf arasında ya da yeri geldiğinde.

Evliyim, eşimin maaşını bilmiyorum. Hadi bakalım.
Evin ihtiyaçlarını genellikle ben karşılıyorum. Eşim kendi işini yapıyor. Uni'de ders verdiği için oradaki kazancının mertebesini vize evrakları dolayısıyla biliyorum. Yatırım yapmak gerektiği zaman, ya da çocukların eğitim ücretleri için sorduğumda bana ilgili tutarı gönderiyor, bazen zamansal olarak tutmuyor vs. Ama bilemiyorum, belki ben fazla hassasım bu konuda.
No: 15+ senedir evliyim
Sonradan edit: hatun kişiyim

ben erkek tarafı olarak sevgiliyken sormam. o sorar ise de söylerim elbette. bence böyle şeyler ilişkinin aşamasına veya samimiyetine bağlı olarak kendiliğinden öğreniliyor.

evliysek zaten birbirimizin maaşlarını bilmemiz lazım, paraları tek bir havuzda toplayıp ona göre harcama yapmak için.

Sorulması uygun değil bence - bahsettiğin gibi ortak bir borca giriliecekse, evlilik planlaması yapılacaksa başka.
Sorulması için de iki kişi arasındaki samimiyet bu sorunun zamanını belirler bence.

zaten yediği içtiğinden iyi kötü ne aldığı bellidir ya. İyi kötü bir tahminim vardır.

Hiç sormadım, bi tane uzuuuun ilişkim vardı o zaman zaten kuruşu kuruşuna biliyorduk. Onun dışında ilgilenmedim de.. Evlenecek kadar ciddiye binersem sorarım.

laf arasında önemsiz bir şey gibi sorulup geçilebilir ben öyle yapmıştım :DD

erkek tarafiyim. aylik 6-7 bin tl aldigini bildigim ama (3 ay onceki olay) iphone4 kullanan is arkadasim vardi. cunku ailesine ve kardeslerine bakmakla yukumluydu. mezun olmadan once universitedeyken de insaatta amelelik yaptigini biliyorum. simdi bu adam gorece iyi bir maas aliyor olabilir ama yeri geldiginde zaruri ihtiyaclarindan bile kismak zorundaydi.

bir diger arkadasim, kadikoy'de yillarca ozel universiteye gitti burssuz. altinda arabasiyla istanbulda yasadi. instagrama odedikleri hesaplari atiyor bazen, 3-4 kisi ortalama 1000 tl harciyorlar gecelik. baba parasi. en son hala ogrenciydi. sorsan bu adam da harclikla geciniyor.

velhasil, insanin eline gecen parayi ne kadar kazandigi degil, ne kadar harcadigi belirler. insanin degerini de o parayi nerede-nasil harcadigi belirler. ben hic sormadim. soracagimi da sanmiyorum.

ha bir de, cok asik oldugum ve tek ciddi iliskimi yasadigim kisi bana para konusunda yersiz bir imada bulunmustu universitedeyken. 'ne kadar maas alcan ki sen zaten' gibi bir sey demisti sanirim. salaklik, o gun orada direkt siktiri cekmedigime cok pismanim. dikkat etmek lazim yani bu mevzulari acarken-sorarken.

sevgiliye bunu dahi soramıyorsak ve sanki parasında gözü varmış gibi algılanmaktan korkuyorsak neyi soracağız ki? üğpoıuy+1

hele sormam ama maddiyatla ilgili bir durum olursa ancak sorarımcılar daha fena bence, direkt karşı tarafın parasını kullanma üzerinden bir çıkarım yapıyorlar.

maaş sadece bize para lazımsa aydınlığa kavuşturulması gereken bir bilgi değildir bana göre. kişiye o sektörde belki de yanlış değer biçildiğini gösterecek, kişinin iş çevresi, patronu, tecrübesi hakkında bilgi verecek vs. her bilgiyi de kullanmak zorunda değiliz, bu benim öğrenmek isteyebileceğim ama kullanmayacağım bir açıklama olarak kalır. hayatımdaki en önemli insanlardan birinin her allahın gününün 10 saatini geçirdiği yerdeki karşı edimini bilmek istemiş olmayı merak duygusuyla da açıklayabilir ve üzerine planlar yapmak zorunda olmayabiliriz.

nasıl sorulur kısmına gelince, zaten parasıyla müstakbel herhangi bir planım olmadığından kurgulayarak sormam; sohbetin doğal gidişatı ekseninde ve öylesine sorarım işte.

ha, ben bunu sorsam, sevgilim değişik triplere girse ve korksa örneğin, sen beni sümük mü sandın der, fıtı fıtı efektiyle baş parmağım ile işaret parmağı arasında ovalar atarım muhtemelen. zaten sevgilimse parayla pulla hiç işimin olmadığını daha en başından anlamış olması gerekir.

bunu evlenmiş, eşinin maaşını sevgililik aşamasındayken de bilip eşinden para istememiş bir insan olarak söylüyorum.

Evet birkaç aydan sonra çözmekte fayda var. Sorma diyen arkadaşlara katılmıyorum - sevgilinizin maddi durumu ileride direkt sizin maddi durumunuz olabilir. 2 yıl çıktıktan sonra babadan 4 trilyon borç kalacağını öğrenmek tatsız olur. O yüzden sormak gayet normal. Ama acele edersen golddigger muamelesi görürsün.

Hatta sadece maaşı değil borcu harcı, bakmakla yükümlü olduğu kişiler, ailesinin durumuna kadar öğrenmeniz gerekli. Gerçekten başınıza büyük bela açabilir bu konu özellikle kadınsanız. Artı, adamın para harcamasını da izlemeniz gerekli, aldığı para nereye gidiyor? Neye harcıyor? Ne kadarını saklayıp ne yapıyor? Parayı yönetebiliyor mu? Bunlar aile kuracak bir birey için çok çok önemli.

Bunu soramadigin birisiyle nasil sevgilisin? O nasil sevgililik? Yaninda hic mi mobil app'ten havale cart curt bir sey yapmiyor?

ilişkinin başında sormak çok sakat, yanlış anlaşılabilir. ama bir noktadan sonra sevgilin olan kişinin maaşını bilmemek çok tuhaf bence. bir şekilde muhabbeti geçer ve öğrenirsin, bende hep öyle oldu.

ben sorma taraftarı değildim ama 4. ayımızda falan iş buldum, sektörü de bilmediğimden bana önerilen maaşı ona danıştım illa bana söyle danış diyodu. bu sebepten maaşımı biliyor. onunkini de sırf meraktan sormuştum. bana özel bişey kalsın demeye başlayınca uyuz oldum yok senin maaşın kadar zam aldım bik bik diyip duruyor bazen kafasına odunla vurasım geliyor. kadınınki sır olmazmış da erkeğin ki söylenmezmiş falan tavrı bu.

parasına taktığımdan değil, bu hallerine uyuz olduğumdan inatla öğrenmek istedim.

ne işe yarayacak o bilgi?

Faqirler boş yapmış. şükürler olsun hiç kimseyle para konuşma gereği duymadım. Ben birileri sorunca kazandığımın dörtte birini falan söylüyorum zaten. Hıı diyolar. Hıı tabi amk...

pttyi zorla sonra bakarsın iş.

1.5 ay daha çalışmazsan ölmezsin.

Yurtdışında falan bulunmuşi bir elektronik mühendisi olarak PTT'de çalışmak yerine çok daha güzel işler bulabilirsin. Örneğin Ankara'da siber güvenlik ve bilgisayar ağları üzerine çok ciddi bir eleman açığı olduğunu düşünüyorum. Neden olmasın?

@roket adam, proje dediğim gönüllülük projesi. Bölümümle alakası yok, sadece dil geliştirme amaçlı gittim. 25 yaşındayım ve hiç tecrübem yok, özel nerede başlarsam başlayayım PTT'den kötü olacak şartları.

cv hazırla ve başvurulara başla tabii ki. Bu süreçleri yakın zamanda yaşamış biri olarak söylüyorum, zaten başvuru yapar yapmaz hiçbir firma dönmüyor. En az 2-3 hafta sonra dönüyorlar, sonra ik mülakatı, (varsa) teknik mülakat vs. derken o esnada senin PTT sınavının sonucu da açıklanmış olur zaten.

kurban bayramına kadar alım zor zaten, cv'ni hazırla, likedin'de takipçi kas ama saçma sapan şekilde beni işe alın mesajı atma kimseye. ben ciddiye alamıyorum o tipleri seni de uyarmak istedim.

hemen guzel bir cv, guzel bir linkedin profili hazirlayip basvurulara basla. belli olmaz bu isler. hic olmaz dedigin yerden arayiverirler. bol bol gorusmeye git, is gorusmesi stresini atlat, gorusme deneyimi kazan. saga sola haber sal, ese dosta cv yolla. o arada sinava da calis. bos durma yani.

aktif araç kullanımını gerektiren bir pozisyon ise değerlendirirken eliyoruz evet. dolayısıyla baştan kendini eleyen isabet ediyor olabilir.

İlk işime aktif araç kullanabilen yazan bir yerde girdim. Araç kullanmayı biliyorum diye de yalan söyledim, arabayı ilk defa aldıktan sonra geceleri falan çıkıp öğrendim.

Basarili cakal sosyal nedir burda onemli ama az cok anlayisin anlasiliyor baslik sorunun cevabi evet son sorunun cevabi hayir komuniteler halinde yasadigimiz icin en onemli sey diger insanlarla iliski bize yakin turlerde de oyle ozellikle en yakin tur sempanzelerde cok oyle.

2 kelime
-determination
-dedication

zor olan çakal olmak değil, bu .

Bu yazdiklarina cakal olmak degil sosyal zekasi yuksek olmak deniyor. Ayrica asiri cakallik dikkat ceker rahatsiz eder.

Perspektifini değiştir bence bu bakış açısı çok sağlıklı değil.

Bilgili, çalışkan, efendi birisi olarak sosyal olmak zorunda değilsin. Kimseye terbiyesizlik yapmayan, sessiz sedasız işini yapan kişileri herkes sever.

Mesele kendini satmak ise, bunu da artık yüz yüze yapmana gerek yok teknoloji sayesinde.

Ayrıca kendini bilgili, çalışkan, efendi olarak düşünüyorsun ama belki de olmak istediğin ile olduğun arasında farklar vardır. Kendini bilmek önemli. Trafikte, sırada, iş yerinde yükselmede insanlar önüne çakallıkla geçiyor diye sen başarısız olmuş olmazsın. Anlık edinimleri başarı olarak görmek doğru değil nitekim.

Hayatı komple bir tecrübe olarak görmek daha doğru. Tamam olmadı şimdi, şurda burda eksikliklerim vardı diyip bunu bilerek denemeye devam etmek önemli.

aynen de öyle.
ama buradaki arkadaşların dediğinin meali ise şöyle oluyor, "hayat tecrübesi" kazandıkça sen de artık çakal oluyorsun, en azından kendini ezdirmiyorsun. ama bu durumu artık kanıksadığın için sana gayet normal geliyor. sosyal becerileri kuvvetliymiş gibi gözüküyorsun.
unutma bıyık burula burula kaytan, insan sevile sevile şeytan olur demişler.

Traveller + 1

Sosyal olmayanlar işçi karınca/arı. Bazen bu sebeple iş bile bulamazsın. Sosyallik şart. Not: ben bir sosyal kelebek değilim ama planlı sosyallik yapıyorum.

bu biraz kültürden kültüre ve sektörden sektöre değişiyor.

biz türkler sıcak kanlı bir millet olduğumuz için insan ilişkilerine çok önem veriyoruz. bu da daha birikimli yerine daha ağzı laf yapanın kazanmasına neden oluyor olabilir.

bir de sektör faktörü var. hemen hemen herkesin yapabileceği hizmet sektöründeki işlerde sosyal zeka çok önemli. çünkü rakiplerin çok fazla, onların arasından sıyrılmak için dikkat çekmen lazım.

hayır çalışkan olmak.

başarılı olmak için kesinlikle dürüst olmak gerekli. ama uyanık olmak da önemli. çakallıkla uyanık olmak farklı şeyler tabi. uyanık olmaktan kastım antenleri açık olmak. ilgili ve meraklı olmak. ha bir de iş hayatında başarı için en önemli şeylerden biri de "bu benim işim değil" kafasından çıkıp çok absürt bişey olmadıkça kendisinden beklenen/istenen işleri yapmak diyorum.

Çakal olmak ile sosyal yönünün güçlü olması ayrı şeyler. Gavurlar buna "soft skills" derler. Ve evet, eğer sosyal yönün zayıfsa arkada bilgisayar başında oturan ve görünmeyen birisi olmak dışında bir kaderin olmaz. Özellikle türkiye gibi doğu toplumlarında üstüne toprak atarlar, herkes tekmeyi basar.

Tamamen teknik bir iş yapmama rağmen, eleman seçeceksem, bayi, distribütör seçeceksem, takım kuracaksam ilk baktığım şey muhabbeti, sosyalliği iyi olsun. Çünkü benim gözümde "teknik" öğrenilebilen bir şey, ama kötü niyetli, veya tepkisiz, veya heyecansız, veya sosyal becerisi düşük birini adam etmekle uğraşamam.

kör gözüne çakal olmak degil, hayatta cidden cakal olman gereken bir kac durum cikar onune, o durumlari anlayip oralarda cakal olabilmek mesele. herkesin ustune basan hep kendi cikarini gozeten adam yalniz olur, tuttugu sey kurur neden oldugunu anlamaz bile, ruhu duymadan baskalari onune engel koyar. ne zaman verici ne zaman cakal olmasi gerektigini cozen adama kapilar acilir.

Hayatta basarili olmanin sirri pustluk.cok ciddiyim.

kısa dönem yaşamak isterim 3 ay gibi
istanbulu seviyorum parise bile değişmem

İsterim. Dünya şehri. İzmir'den iyidir.

Acikcasi su anda bana Yunanistan'in en yakin kasabasindan en uzakta Irlanda'nin en bati koylerine kadar her yer daha cazip geliyor.

Louvre Müzesi gibi yerleri turist stresi yaşamadan rahat rahat gezebilmek için kısa bir süreliğine yaşamak isterdim. Onun haricinde özel olarak bir ilgim yok.

kesinlikle. metropol hayatını seviyorum ve paris avrupa'daki en "metropol" metropol. bir tek londra ile karşılaştırırım bu açıdan, seçimim paris olur.

paris'e özel bir ilgim yok ama şuan fas, cezayir, tunus üçgeninde yaşamak bile türkiye'de yaşamaktan daha iyi olur diye düşünüyorum.

Isterim ama evler cok kotu, sehiricine yakin evler fare deligi gibi oluyor genelde.

Bu olumsuz durum disinda, cok seviyorum Paris´i, simdiye kadar 3 kez gidip hep 5-6 gün kaldim, orada yasama dusuncesi heyecanlandiriyor beni.

Hiç güvenli değil. Bir kere gittim. Bir daha da gitmeye cesaret edemem.

siktir olup gideceksem neden olmasın..
bu soru türkiye'de yaşayanlar için mi?

5 ay kadar yaşadım. geniş caddeleri ferah bi his veriyor, devasa bi şehirde yaşadığınızı hissettirmiyor. kenar mahallelerde değilseniz her şey elinizin altında, 14 adet metroluk ağ var, velib denen kiralık bisikletle biçok noktadan ödünç alıp başka bi yere bırakabiliyorsunuz. uygun fiyatta küçük restoranlar mevcut, 10 euro ya doyuracak yemekler bulmak mümkün. kiralar uçuk, 7-8 m2 lik odaya 700 € kira verenler var, merkezi yaşama derdi yoksa merkeze 15 dk metro uzaklığında aynı fiyata 60-70 m2 kiralar da mevcut.
yaşadığın bölgeye bağlı olarak yaşanır diyorum.

Paris muhtemelen Avrupa'nın en leş şehirlerinden biridir, yani ismi Paris ama kendisi o kadar da Paris sayılmaz, tüm şehrin çiş koktuğu ender şehirlerden biri.

Avrupa genelindeki insanların türklere yukarıdan bakma olayı bu kadar fazlayken, fransızların snobluğu hiçççç çekilmiyor maalesef. Buradaki yaşam standartlarımı devam ettirecek şekilde kazanırken, artı olarak ayda 25-30 bin kenara atmadığım sürece yaşamam.

Fransiz ekolunden gelmiyorum, Franco kizi degilim, tarihine derinlemesine hakim degilim, muzik kulturu desen o da oyle. Tarihini detaylica bilmedigim, ilgimi cekmemis, muzikleri benimle ortusmeyen hicbir yerde yasayamam. Ayrica Fransizcaya karsi da bir meylim yok.

Başıma bir iş gelmeyecekse ben istemezdim. Paris beni hiçbir zaman çekmedi. Oslo’yu tercih ederim. Daha sakin, efil efil bir şehir.

cok da guzel yasanir, pek de guzel yasanir

Skseler yasamam.
Nedeni, neden yasayayim? Beni cezbeden bir tarafi yok. Ayrica keko kayanayan bir sehir. Nereden bakarsam bakayim cekici bir tarafi yok bana. Insani, sartlari, atmosferi hicbir seyi cekici degil. Arti fransizlari pek sevmem. Tek begendigim tarafi metro agi. Baska da hosuma giden bir sey olmadi.

Ben istemem. 10 senedir senenin yaklaşık 80-90 günü Paris'te geçiriyorum. Bence en büyük problem fazla turistik olması. Merkezin hemen her yeri turist kaynadığı için fiyatlar, kalabalık vs her şey uçuk durumda.

Yurtıdşında yaşama imkanım olsa, Almanya'da bir şehri tercih ederdim kesinlikle.

gitmedim, ama bir miktar araştırdım. Parası bizden ucuz olmasına rağmen, mesela Moskova yemek ve kalacak yer açısından dünyanın en pahalı şehirlerinden biri. Bu konuya dikkat çekmek istedim.

Moskova'ya gittim, çok güzel bir şehir. Vize alıyorsun evet, ama schengen gibi fazla kastırmıyorlar. Israrla tavsiye ederim.

Vize almalisiniz, vizesi kolay cikar ama ucretlidir, ucretini bilemiyorum.
Rusya genel olarak pahali bir ulke. Moskova ve St.Petersburg ulkenin en pahali sehirleri.
THY ve Aeroflot'un direkt ucuslari var. St.Petersburg'a sadece THY olabilir bakmak lazim.
Ozellikle bu donemde St.Petersburg beyaz geceler nedeniyle gorulesi. Sezon itibariyle Rusya seyahati icin en guzel donem.

"parası bizden ucuz" ne demek onu bilmiyorum da turist olarak rusya'da burada harcadığından daha fazla paraya ihtiyacın olacak, onu bilerek yap bütçe planlamanı

Istemiyorsaniz soyleyin onceden.

almanya'da böyle birşeye dikkat edeceklerini sanmıyorum.

Cinsiyet ayrımı olmaz hiç, başka odaları varsa oraya geçersiniz yoksa yapacak bir şey yok

şu an almanya'da böyle bir yurtta kalıyorum, bizim kattaki 10 banyodan 2'si farklı cinsiyetlerden kimseler tarafından paylaşılıyor. diğer katlarda da bildiğim kadarıyla durum benzer. yani dikkat ediyorlar ama her zaman değil, bence de önceden bildirirsen iyi olur.

2010-2011 yıllarında almanya'da öğrenciydim, benzer bir yurtta kaldım, böyle bir şeye dikkat edildiğini hatırlamıyorum.

Toplamda iki kisiyse %99 aynı cinstendir. Eger üc kisilik apartman olsaydı ve onlar kadın-erkek bir ciftse, oyle basvurup beraber kalıyor olabilirlerdi. Komsularınız da aynı katta karısık olacaktır. Ekstra basvuru ile degistirmeniz mümkün oluyor genelde.

Bir yıl yurtta kaldım, üç senedir de üniversitedeyim, kaynak duyum değil yani.

dolce bodrum hotel e gitmiştik, marinaya yakın baya ve fiyatı vs iyiydi gayet. doluluk oranını bilmiyorum ama bi bakın derim.

Gümüşlük'e yakın derseniz Kadıkalesi mevkiinde epey güzel yer var.

dolce bardakçı koyunda. çarşıya yürümeyle 10dk. braz yokuş ama gümbet dolmuşlarına da binebilirsiniz gece takılırsanız. güzel otel. çarşı karmaşarına girmek istemeden çarşıda takılma istiyorsanız iyi alternatif.

600 liralık ayakkabı için nasıl 3-5 kuruş daha ucuza alırım diye soruyordu bugün buralarda bi tanesi. olmaz olsun öyle saygınlıkadsfghjkjl

şaka bir yana iş tıp fakültesinden mezun olmakla bitmiyor. bunun zorunlu hizmeti var, tusu var, asistanlığı var, ağır iş yükü, nöbetler, uykusuzluk, baskı, stres... sabaha kadar sayılır. sevmeyen birinin yapabileceği iş değil. sırf 3-5 matematik, fizik sorusunu fazla yaptı diye 16-17 yaşındaki çocuklar toplum ve aile baskısıyla hekimliği seçince doğal olarak yaşanıyor böyle olumsuz durumlar.

Vardır bir dertleri :(

Sabah 600 liralık ayakkabı için ağlayan duyurucuya kalsa hepimiz ölmeliyiz ve dünyada sadece doktorlar yaşamalı :)

Sırf son senede benim duyduğum 3 ya da 4 tane tıp öğrencisi intihar etti. Ki bunlar izmir ve çevresinde olduğu için arkadaş çevresinden falan kulağıma gelenler. Muhtemelen türkiye'de bunun gibi pek çok intihar daha vardır maalesef.

Alınan para iyi ama her zaman beklenen seviyede olmayabiliyor ve aşırı yoğun bir meslek. Yani tamam herkesin işi zor ve yoğundur ama doktorluğun seviyesi çok ayrı stres olarak. Bi yerden sonra eğer çok da istemeyerek geldiyse ve zorunluluktan yapıyorsa kopma olmuş olabiliyor.

tabi fazla bilgi sahibi değilim. intiharlarla ne kadar ilgilidir bilemem. parası için bir meslekte bulunmamalı insan. Son 3-5 yılda hukuk/adalet okuma heveslisi çok insan duydum mesela. Adalet dağıtacaklarından mı? Asla değil.
Yine insan sevgisinden mahrum olan da tıp/öğretmenlik falan okumamalı. Bir çok hayat, sırtı sağlam bir yere dayama üzerine kurulu.

Doktorluk insanı tüm deģerlerinden, biricikliğinden sıyırıp yalnızca işleyen bir sistem, maddesel bir yapı olarak görmeni gerektiriyor. Tam anlamıyla içi ve dışı olan ve işlemesi gereken bir parcalar yığınısın. Anonim Etsin. Bununla sürekli yüzleştiğinde ve yaşamı buna indirgediğinde sanırım diģer ürettiğimiz anlam ve ďeğerlerin hepsi de uçup gidiyor. Doktor kendisinin de anonim bir maddesel duzenekten farkının olmadığının ve yaşam denen şeyin absürdlüğünün farkına vardığında sanırım ölüme çok daha yakın oluyor.

Benim bildiklerim TUS stresi ve çalışma hayatı stresinden intihar edenler. Bence saygınlık son yıllarda çok azaldı. Maaş da çok tatmin edici düzeyde değil bildiğim kadarıyla. Bence intihar etmek için yeterli sebepleri oluyor birçoğunun. 30 yaşında TUS kazanmak için günde 8-10 saat ders çalışıyorlar. Sınavı kazansalar ortalama 4 yıl daha okuyorlar. Hele Anadolu'nun bir küçük bir ilçesine giderlerse, ailelerini, akrabalarını görmeden yıllarca yalnız yaşıyorlar. Çalışma hayatları bana göre çok kötü. Mühendis desen şirket çalışanıyla muhatap olur, öğretmen desen öğrenciyle muhatap olur. Doktorlar çoğunlukla tamamen eğitimsiz kitleyle karşı karşıyalar. Sonradan kafalarına dank ettiklerinde iş işten geçmiş oluyor ve bunalıma giriyorlar.

Genel intihar oranlarina bakip mesleklere gore oranlara bakmak lazim. Sonra yuzde kaci doktor ona bakmak lazim. Ardindan doktor orani diger mesleklerin oraninin arasindan siyriliyor mu ona bakmak lazim. Sonuca gore doktor intiharlarina raslanti diyebiliriz belki.

Bu gibi yüksek sorumluluk gerektiren mesleklerin stresini dışarıdan anlatılmayla, tahminle anlayamazsınız. Bu stresin insanı nasıl yıprattığını bilmek için yaşamak gerekiyor.

"Para ve saygınlık" düzgün bir yaşam sürmek için yeterli mi? Doktorların çoğunun hayatı sadece iş, işi de insan kesmek, sorunlu insanlarla uğraşmak. Bana ayda 50 bin verseler yapamayacağım ve yapmayacağım bir iş, gerçekten çok farklı bir düşünce tarzı gerektiriyor. Türkiye gibi okuyanın aşağılandığı, doktorun bile aşağı görüldüğü (amaan napıyorlar canım iki şık şık bi tık tık al 10 bin tl para) ortamlarda doktor intiharları olması gayet normal.

Artı doktorluk en yüksek parayı kazanıp, en düşük halk kitlesiyle muhattap olduğun mesleklerden biridir herhalde. Yılların ülkenin en zeki adamlarıyla aynı sıraları paylaşarak geçiyor, sonra gidip ilkokul mezunu bile olmayan, okuma yazma bilmeyen insanlar senin yeterliliğini sorguluyor her fırsatta, hacamatçıları falan sana tercih ediyor, şiddet uyguluyor falan. Yani böyle bi ortamda doktorların değil 10 bin, 150 bin kazanması lazım. Üstüne hep deplasmanda olma hali, zorunlu hizmet falan eklenince yok abi, doktor olmak için deli olmak lazım.

Not: mühendisim.

saglik sisteminin bedava olmasi yuzundendir. sosyal devlet anlayisi yanlistir.

Tükenmişlik sendromu yüzünden

Kendi canına kıymak için para saygınlık vs diye bir genellemenin çok doğru olduğunu düşünmüyorum. Kriterler bunlar olsa asgari ücretliler, çöpçüler ya da lağımla uğraşanların büyük çoğunluğu intihar etmeliydi.
Sorun bence baskı, beklenti ve elde edilenin farkı. Yukarıda söylendiği gibi hem çok zor bir meslek hem de bu işe çocuk denecek yaşta giriyorlar ama sürece hakim değiller. Sanıyorlar ki 6 yıl okul sonra kralız. Bitecek sandıkları zorluk kısmı neredeyse hiç bitmiyor.

cosa var. onunla oluyordu.

Bilgisayardan anlıyorsan Raspberry Pi, Apple Homekit ve bir transmitter ile uzaktan kumandayla yönetilen herşeyi telefondan vs kontrol edebilir hale getirebilirsin, ancak baya oturup uğraşman lazım.

Hocam aslında yeni kombi ve klimalar bunun için ulaşabileceğin bir yere gerekli pini yerleştiriyor. Biraz elektronik bilgin varsa arduino denen geliştirme kartları ile yapabilirsin. Eğer yakın mesafeden kontrol etmek istersen 1 tane arduino kartı, 1 tane bluettoth modülü ile kısa sürede halledersen. Eğer uzaktan yapmak istersen rasperry pi ile falan yapabilirsin biraz uzun sürer ama internette çok çok fazla kaynak var. Hiç araştırmadım ama internette hazır yapılmış modüller de bulunabileceğini düşünüyorum. Yani aslında çok çok kolay. Gözünüzde büyütmeyin.

İstanbul yakınında denize girip keyifle vakit geçirebileceğin bir yer yok. Binlerce pijamayla denize giren isnanın arasına dalmak istiyorsan tabii ki şile, kilyos falan yap derim.

Tek istisna Kilyos'un pahalı beach'leri ama orada da deniz yine patates.

Gidiş + dönüş olarak alacağın iki bilet, gidiş dönüş bir biletten her halükarda daha pahalı olacaktır, ona oynuyor pegasus bu olayda.

Konu bir yana, toplu taşıma ile Ağva'ya gitmek birkaç saat süren bir çile haberin olsun.

ingiltereye gidelim dedik nerden dedik. dediğimizde sterlin 5.60dı. şimdi 6.20
iki kişi gidiş 900 dönüş 2400 3300. vize başvurusu iki kişi 1800 otel rezervasyonları ulaşım vs 15bini bulucaz. bu da son plan. gelincede 2 sene öderiz.

Ben gittim 2 hafta önce ve haftaya tekrar gidiyorum. Benimle birlikte 2 kişinin daha masraflarını karşıladığım için haddinden fazla harcadım ama pişman değilim. Hayatımın en iğrenç bir senesini geçirdikten sonra tam bir şeyler düzelmişken hep gitmek istediğim bir şehre gitmek bana çok iyi geldi. Haftaya gidip döndüğümde de aynı şeyi düşüneceğim mutlaka. Gitmesem eminim "neden bu yaz hiçbir yere gidemedim" diye içimde kalacaktı.

Yani sizi mutlu edecekse, ucunda güzel anılar varsa değiyor bence.

Pegasus'ta suan 1 alana 1 bedava kampanyasi var. gerci ayni seyahatte kullanamiyorsunuz, yaz bileti alana kis doneminde kullanilabilecek kod veriyorlar ama yine de 1 sene icinde 2 seyahat yapmis oluyorsunuz.

Biz de dun bayagi arastirdik bilet fiyatlari ucmus durumda. Sabiha'dan paris'e 2400 lira cikardi pegasus saka gibi:)) ucuza bi atina bulduk onu aldik. Vize ucretini, harcayacagimiz euroyu napicaz bilmiyorum artik kismet:)

350 küsür lira bologna'ya var bilet Eylül için. Hem deniz hem gezelim görelim istiyorsan ligurya kıyısı yakın ve mantıklı.

Hatta 12 eylüle 282 tl diyor pegasus.

Bu Eylül'de Bologna işi iyiymiş baya. demek ki biraz sezon sonuna doğru planlasak daha uygun şartlar bulacağız.

Temmuzda Ispanya'ya gideceğim kardeşimle. İşle ilgili planlarım netleşse Ağustos gibi de bir yerlere kaçmak istiyorum ama biletler çok fena gerçekten. Orada harcadığımız tamam ama uçak için o kadar para vermek acı veriyor.

Az ötedeki Sofya'dan bir sürü yere uçan low cost firmalar Türkiye'ye de uğrasa keşke.

Londraya gidiyoruz temmuzda, bilet gidiş dönüş 1000 tl, otel 6 gece 1100 tl, orada müzeler bedava sadece yeme içme ve ulaşım masrafımız olacak, 3000 e bitiririz vize hariç.Belekteki herşey dahil otele gidip gecelik 500-600 lira vermekten mantıklı.

Bilet hicbir zaman cok buyuk bir maliyet olmadi, hala da o kadar degil. Mesele gittigin yerde attigin adimda dansoze para yagdiriyormus gibi para gitmesi. 600 liraya aldigin bilet 900 lira olsa da alirsin kimse 300 lirayla batmaz, ama yeme icme ulasim eglence vs cok para yiyor Avrupa'da.
Ben sahsen Avrupa gezilerinden sikildim, artik pek bir sey ifade etmiyor ve hep ayni geliyor, ustune kur da artinca Avrupa cok gereksiz oldu artik bana. Harcadigim parayla aldigim haz birbirini dengelmeyecek. Gerci TL deger kaybettigi icin en ucuz ulkeye de gitsen eskisinden pahali ama Avrupa kadar pahali olmayan secenekler daima var. Ben tatil ve gezme konseptimi de degistirdigim icin bana pek zevk vermeyecek ulkede 11tl ye bir sise su almak pek tercih edilesi degil.
Avrupa'yi gezmeye hala cok hevesli olsaydim bile yine de soyle bir dusunurdum. Dedigim gibi ucuz bilet bir sey ifade etmiyor, bilet bedava bile olsa fikrimi degistirmezdi abartmiyorum.

Stavro'ya katılıyorum, Avrupa'da birkaç ülkeyi gördüm, ötesini de çok merak etmiyorum. Paris'te geçireceğiniz 4 güne, 2 ayrı Tayland gezisi yapıp tropikal meyvelerin tadına bakabilirsiniz. Endonezya, Tayland, ne bileyin Vietnam, Mısır, Nijerya gibi bir çok çok daha güzel ve keyifli destinasyon var, ben onlara koşuyorum artık. Pisa kulesine gidip resim çektiren 4 milyon kişiden biri olmak için euro / tl farkından kazık yemek istemem.

Arabaya binerken üç buçuk atmayacak noktaya gelene kadar kullanılabilir.

Var, bana almışlardı universitedeyken 8 senedir kullanıyorum, herhalde degistiririm artık :)) soyle düşünün; bi yere sürtüp vurursanız caninizin cok yanmayacagi ve parcalari ucuz bir araba olsun. Toyotanin parçaları ucuz diye biliyorum. Diger araclari da arastirirsiniz.

parçası bol olan. daha önceki hasarları nedeni ile fiyatı uygun olan arabalar genelde bu grup. illa kaza yapacak diye bir şey yok ama özellikle park manevraları sırasında çok sayıda sürtme ve çarpma olabiliyor. bu durumda 0 araca göre ucuz oluyor fiyat.

amortismani sonlanmis aractir genelde. benimki 1989 Honda Civic idi, ozlerim hala.

kaza sürtme vb illa ki yapılıyor. dünya kadar para verip, güzel sıfır bir araç alıp satmaya kalktığınızda, el kadar çizik yğzünden aracını değerini aşağı çekenleri gördüğünüzde hak vereceksiniz.

ayrıca acemilikte mekanik sorunlara da yol açabilirsiniz. debriyaj baskı balatası tüketmek, ön takım oarçaların erken bozulması vb gibi.

Valla paran varsa alabileceğin en iyi ve en yeni arabayı al. Çiziksiz araba diye bir şey yok, ustanın kralı da olsan çizilebiliyor, kafaya bu kadar takmıyorum ben. Babam yıllardır araç alır satar, hep de hasarsız çiziksizdir, bir tane adamın "abii süper" dediğini duymadım, fiks laf "abi istanbulda çiziksiz araba mı var, canın sağolsun".

Ha bi de bu alacağın dandik "acemilik arabası"nın değişen parçalarının, yaptırılan kaportasının güvenliği var, eskimiş parçalarının yaratacağı güvenlik zafiyetleri var, yani bildiğin kendini riske atıyorsun aslında.

ablamda bu eğilim vardı. "ben hiç araç sürmedim çarparım" vs..
bir sürü ikinci el baktık. hiçbiri içine sinmedi.
inceldiği yerden kopsun dedi gitti sıfır aldı. direksiyon derslerini ben verdim.
şu an sorunsuz kullanıyor.

"alırım biraz kullanır satarım" veya "ileride model yükseltirim" diyorsanız acemilik arabası alın.
arabayı uzun yıllar kullanırım diyorsanız sıfır alın.

haz almak. kendini geliştirmek. tutkuyla bağlandığın işi yapmak.

evden pijamalarla çalışmak da her zaman çok iyi bir şey değil de vurgulamak istediğin farklı ona göre cevap vereyim. rahat mı saygı görmek mi diyorsun? bunlar boş bence. rahat da çok iyi değil. önemli olan arkadaşın dediği gibi kendine anlam katacak, zevk aldığın işi yapabilmek benim için.

türkiye'de bu pek mümkün değil. türkiyede çalışmak dedikodu, kayırmacılık, anlamsız işler, etikete bakmalar vs.

Prestij değil ama yaptığın işten tatmin olmak ve zevkle yapmak önemli. Para elbette en büyük motivasyon ama sevmeden çoğu iş yapılmaz.

para ile ilgisi yok. bir çok kişi çok çobandan daha az paraya çalışıyor sırf prestijli vb. bir iş diye.

Evden çalışıyorum ama pijamalarla çalışmıyorum.

Yaptığım işe duyduğum saygı çalışırken pijama giymemi engelliyor.

Cogu insan icin evet.
Ender sayida insan icin ise bir ise yarama ihtiyacinin tatmin edilmesi. Bir ise yariyor olma, basarili olma hissi insanda farkli turde bir haz uyandirir ve yasama baglar.

Sadece para kazanmak için çalışılmaz. Ise gitmek gelmek bile hayatı planlayıp yoluna sokmakta yardımcı. Başka insanlarla tanışma ve onlardan bir şey öğrenme, günü toplum içinde geçirme gibi yönleri var.

Bir ise yarama duygusu, tatminkarlik gibi faktörler de cabası.

Vakit geçsin diye çalışıyorum ben. Başarılı olmayı da seviyorum. Başarılı olmanın metriği de benim için para. Dolayısıyla vakit geçsin diye yaptığım işi maksimum başarıya ulaştıracak şekilde çalıştırıyorum, o da daha çok para kazancı demek oluyor. Ne iş yaptığımı umursamıyorum, bakkal ya da taksici de olabilirim. Sonuçta maaşlı çalıştığın sürece birilerinin kölesisin, artislik yapmaya gerek yok.

Bizim gibi ortadoğu topĺumlarinda prestijin neredeyse tek ölçütü para. Dolayısıyla evet, paranın yüksek olduğu işi tercih ederim ben şahsen.
Öğretmen olsanız mesala, bizde sözde prestijlidir. Biyik altından herkes (ondan fazla kazanan) ezikler.
Yani prof dr olup 15k kazanmak mi, oto galeri bayi sahibi olup ayda 40k kâr yapmak mı derseniz, prestij acısından ülkemizde oto bayi derim.

Bir sürü koy var ve manzara güzel. Belediyesinin de çevrecilik ve şehir planlama zerre sikinde olmadığı için her metrekaresini imara açıyor ve neredeyse İstanbul nüfusunun yarısını alacak kadar yazlık var. O yüzden insanlar gidiyorlar. Gidebiliyorlar. Bodrum'da yazlığımız var demek prestij gibi bir şey. Bodrum'da dağın başında yazlığın olsun, karşındakine "Bodrum'da yazlık" dediğin zaman artı puan geliyor.

daha nezih olduğunu iddaa edebilirim bodrumun diğer yerlerden, adı var bir kere side ye gittim demekle bodruma gittim yha havasını atamazlar yoksa.

aslında bodrum küçük, basık ve tatil yapılacak en son yerlerden biri.

bodrum'a gidiyorum diyenlerin çoğu bodrum çevresindeki yerleşkelere, köylere, tatil köylerine vs gidiyorlar.

turgut reis'e giden adam bile bodrum'a gidiyorum diyor. güvercinlik, gümüşlük, torba, gümbet, türkbükü, bargilya vs muğla'nın neredeyse bütün sahil şeridini bodrum olarak adlandıran bir yurdum geneli var.

ilginçtir ki marmaris, didim, datça falan bir şekilde bağımsızlıklarını kazanabilmiş yerler, oralara gidenler bodrum'a gidiyorum demezler:)

Bodrum küçük İstanbul çünkü, ihtiyacın olan her tür, her şeyden orada var. Bilmeyen Bodrum'u merkezden ibaret zanneder, halbuki gerçekten her tada ve bütçeye hitap eden ortamı var. Bir diğer artısı da uçaktan inip tatil ortamına geçmenin 30 dk falan sürmesi. Mesela Kaş'a gitmek için Dalaman'dan 4 saat yol çekmen gerekiyor, Side ve Marmaris de öyle uzak.

Yılda 4-5 kere falan Bodrum'a gidiyorum, genelde cuma akşam mesai çıkışı uçağa binip pazar gecesi dönüyoruz. Çok keyifli oluyor.

Edit: bu arada Bodrum yarımadası'nın tamamına Bodrum denir, yani Yalıkavak'tan GÜmüşlük'e, Torba'dan Bitez'e Bodrum diyorlar, bunun sebebi de o yarımadanın adının Bodrum olması: turkeytravelplanner.com Ki zaten Bodrum merkez ve civarında kesinlikle tatil yapılmaz, leş bir ortamı var.

En güzeli ahmet yesevi galiba bu konuda. 3 bin lira idi son baktığımda dönemlik. Güz dönemi için kayıt olman gerekir. Sitesini biraz kurcala.

İstanbul'da isen Nişantaşı Üniversitesi yegane amacı askerlik ertelemek, daha ucuzu yok.
Bir de Okan uygun fiyatlı yanlış hatırlamıyorsam.

yeni yüzyıl üniversitesi sağlık bilimleri fakültesi iş sağlığı ve işçi güvenliği tezsiz yl.

3 dönem için total rakam 6000 tl. bundan daha ucuz bir yüksek lisans programı yok (ahmet yesevi dahil)

Okan ile dün konuştum 19700 dedi, merak eden varsa.

evet iyi bir şeydir. start-up'ın para bulduğu, daha da hızlı büyüyeceği anlamına gelebilir. ya da sadece sahibi zengin olmuştur.

ikisi de iyi.

Anlaşmaya göre olur o. Start-up'ın tamamını bi kurum alıp sizi siktir edebilir, start-up'ın tamamını satın alıp sahibini veya sahiplerini CEO vb görevlere atayabilir, Start-up'ın tamamını alıp sana bi miktar nakit artı ana şirketten hisse verebilir. Olabilir de olabilir.

Her zaman iyi olmayabiliyor, bazen büyük şirketler startupları kendine tehlike olarak görüp de satın alabiliyor, microsoft ve google çok yapıyor onu mesela. Ama genelde startupların amacı satılmak olabiliyor. Çünkü başlangıçta çeşitli yatırımcılardan bol bol para topluyorlar ve bu yatırımcılar yatırımlarının dönüşünü görmek istiyor, startupın satılması da bunu en kolay yoldan sağlıyor.

bunu ben tam oturtamadım. o zaman çok büyük bir başarı gibi gelmiyor. güzel para ama çok manevi açıdan bir başarı değil gibi. sonuçta sadece mark zuckerberg, bill gates alsın diye bir ürün üretiliyor.

sonuçta ne bileyim bir şirketin amacı büyümek ve kar etmektir. farklı bir işe girersen satarsın çıkarsın. ancak tamamen başkasına satmak için girişmek ilginç geliyor.

@hknty: "bir şirketin amacı büyümek ve kar etmektir." şirketin el değiştirmesinin bununla ilgisi yok. el değiştiren bir şirket büyüme ya da karlılığını değiştirmez, sadece sahibi değişir. İki farklı şey bunlar, birbirine karıştırmamak lazım.

GitHub 7 milyar dolara satılınca para sahiplerine gider. Ve GitHub çalışmasına aynen devam eder.

Se arabanı başkasına satınca, araba aynen çalışmaya devam etmiyor mu?

Startup kurucularının bir ton fikri oluyor. Birini parlatıp satar, diğerini hayata geçirir. Zaten bir kez bunu başaran birisi başka bir fikrini o aşamaya getirmekte zorlanmaz.

@babilbaligi yok şu sorun. tabii şirket büyümeye devam edecek ama sahibi neden satıyor büyüyecekse? büyümeyecekse stratejik alımlar haricinde almak da saçma. ve ilginç olan tamamen en baştan ilerde satarız düşüncesiyle kuruluyor birçok startup.

@hknty: 250 milyon dolar nasıl bir para senin haberin var mı? zaten akıllı bir yatırımcı şirket sahibini Ceo olarak şirkette tutar, yine büyümeden payını alır. yine aynı işlerin peşinden koşmaya devam eder.

ama aynı zamanda devasa bir paraya ve dev şirketlerin imkanlarına sahip olarak devam eder.

Kesinlikle iyi bir şey. Startup kurucuları zeki ve çalışkan adamlar oluyorlar. Bir sonraki fikirlerini inşa etmek için ellerinde nakit para olması kadar güzel bir şey yok.

@babilbaligi asıl sorun 250 milyonun büyük olması zaten. özel durumlar haricinde bu tarz paraların ödenmesi garip geldi. eğer o parayı tekrar kazandıracak karlıysa neden satıyor? 3-5 daha bekler 250 milyonu kendi kazanır. kazandırmayacaksa da bir şirket neden 250 milyon dolar ödesin?

onun dışında facebook'un whatsapp'ı, instagram'ı alması gibi stratejik durumlar farklı. burada kar etmekten ziyade farklı amaçlar var.

hayir degil.

girisim satilinca rekabet edecegi buyuk bir rakibi olmayacagi icin yenilik yapmayi birakir, siradanlasir. inovasyon yoksa o girisimin ne anlami kalir?

ben start-uplarin satilmasina karsiyim. apple ibm'e satilsaydi simdiki apple olur muydu? imkani yok. ya da facebook satilsaydi?

satmayiniz efendim. benim girisim anlayisimda satmak yoktur.

ben satılıp satılmaması duruma bağlı diye düşünüyorum. yani büyüyemeyecekse satılabilir bence. ya da instagram gibi stratejik alımlar yapılabilir. ama baştan sırf satmak için kurmak garip geliyor. bir de satmanın başarı olarak görülmesi garip. yemeksepeti, peak games satılınca ortada bayram havası oluştu. yani neden bir facebook çıkartmaktansa şirketi facebook'a satmakla övünüyoruz değil mi?

medium.com

şirkete dubaide bir şube açtılar, herkes ben gidicem deyince kura çektiler, ben çıkmadım ama giden arkadaş inanılmaz mutlu. aynı şekilde bisikletçi bir arkadaşım da yakın zamanda dubai'ye yerleşti eşiyle birlikte. o da mutlu. şu an imkanım olsa giderim arkama bakmam. türkiyeden daha kötü olma ihtimali yok hiç bir yerin.

Yakin zamanda bir arkadasim gitti ve gerisin geri dondu. Eger yuksek seviye-cok yuksek maasli is olmayacaksa elde avucta biriktirdiginizi de harcar, donersiniz.

merhaba, sozlukte dubai basligini okudunuz mu? bu sorularin hepsinin cevabi ve hatta su an akliniza bile gelmeyen cokca sorunun cevabi baslikta mevcut. hatta burada da cok soruldugunu hatirliyorum, duyuru'da da arama yapabilirsiniz. youtube'da dubai'de yasamayi anlatan 1-2 turk kanal ve onlarca yabanci kanal da var.

bence bunlari okuduktan/izledikten sonra spesifik seyler sorarsaniz daha saglikli cevaplar alirsiniz.

Bununla beraber şehir hayatı nasıl? > paraniz oldugu surece ne ararsaniz bulabilirsiniz.

İnsanları yabancılara karşı nasıl davranıyor? herkes yabanci. o yuzden herkes herkese karsi normal davraniyor. ama ozellikle hindistanlilar kendi aralarinda daha kapali ve yakin bir grup olusturabiliyor.

Hayat ne kadar ucuz/pahalı? ciddi pahalı. eger geliriniz dusukse dubai'nin tadi cikmaz.

Nereden ve hangi şartlarla geldiğine bağlı olmakla beraber iyi fikir gibi.

Şehir hayatı; en net ifade edecek kelime, düzen olur sanırım. İstanbul’dan geliyorsan, oradaki sosyal yaşam çeşitliliğini bekleme derim. AA şurda konser varmış, ya şurda da bu varmış olayı pek yok. Bunları söylerken hiçbir şey yok anlamı çıkmasın. Var ama kısıtlı olan da pahalı. Eğer aradığınız dingin bir hayat, güvenli, sessiz mod’a alınmış gibi bir yer ise burası tam sizlik. Bunlara ilave fena olmayan gece hayatı da var. Tabii edineceğiniz çevre vs burada etken olabilir. Unutmadan burada her şey kural kural ve yine kural. Özgür bir ülke ama şeriat la yönetildiğini de unutma. Sen onlara (*local’lere) saygı gösteriyorsun onların da gelir Kapısı sen olduğundan onlar da sana.

İnsanlar: çok büyük yüzdesi expat olduğundan aman başıma iş gelmesin diye hepimiz çok saygılıyız birbirimize :) deport ve hapis olayları sandığından daha kolayca başa gelebilir dikkat.

Abi maalesef pahalı. Hem de çok. 12 13 k aşağısına gelme üzülürsün. Yok ben kavrulup gideyim yeter dersen 6 binin aşağısı olmasın bari. Ortalama stüdyoların (kalınacak 3 temel bölgeyi baz alırsak; jbr-jlt-Marina) kirası yıllık 45 lerden başlıyor. Aylık 1000 klima parası vs hesaplarına girmiyorum. Çok teferruat olmasın. Ciddiysen onları da detaylandırırım. Az biraz şehir merkezi dışı da olur dersen 35 40 a klima dahil bulunuyor. Araba şart oğlu şart, toplu taşıma koca bi yalan. Otobüs denilen ulaşım aracı, öylesine konulmuş gibi. Araba için de trafik kuralları çok kritik, Telefonla müzik değiştirirken 400 dirhem ceza yiyebilirsin. Ben değil bir arkadaşım. Kırmızı ışık vs yi 2 3 bin yaptılar. Oradaki kurallar çok katı iyice araştır et, pişman olma abi.

Bir diğer detay da sokak hayatı olan bir yer değil burası. Random dışarı çıkıyım bakarım sonralar çok işe yaramıyor. A noktasından B ye şeklinde planlarla günler geçiyor.

İmkan varsa güzel yer kısaca. Hakkında hayırlısı.

Duyuru'da genelde negatif yorum yapmam ama kusura bakma hicbir sey bilmiyorsun Dubai'de yasama ihtimalin yuzde sifir. Isvec'ten bahseder gibi Dubai sormussun saka misin.

2-3 ayda bir gidiyorum. Şehir hayatı yok, şehir yok çünkü. AVM'lere falan gidiyorsun sürekli. Yabancılara kötü davranma diye bi durum yok çünkü herkes yabancı. İkamet iznin çalıştığın sürece var, işten atılırsan ortada kalıyorsun (avrupadaki gibi kalıcı oturma izni veya vatandaşlık yok). Hayat da hayvan gibi pahalı. Sokak kültürü ve iklimi olmadığı için de İstanbul veya İzmir gibi bir kentten gidiyorsan acayip darlanırsın. Ayda 20-30 bin tl kenara koyacak kadar kazanmıyorsan orada hiç kastırmaya gerek yok.

Artık hep elektronik müzik, hep cakku cukku danslı şeyler var.

Liam gallagher geliyormuş ağustosta, bi o var yakın zamanda benim bildiğim.

Eylulde imagine dragons konseri var.en gidilebilir o var su an.

Temmuz ayında White Buffalo var. Bayılıyorum bu adama ama arkadaşlarım ''Outlaw şarkıları dinleyemem kusura bakma'' dediği için gidemeyeceğim sanırım.

*Buradan gidecek gitmek isteyen biri varsa bileti alırım hemen.

Bu yılki gidilebilecek en güzel iki etkinlik Massive Attack ve Camel. Onun dışında da bi bok yok.

SHAKIRA GELİYOR ONDAN GÜZEL KONSER Mİ OLUR!

nodüllü sesine yandığımın haricinde beni heyecanlandıran yok. alt-j'e gitmemiş olsam ona heyecanlanabilirdim ama canlı performansları çok başarılı da değil zaten, ikinciye gitmeye değmez.

sponsor yok, sponsor olabilecek firmalar "alkol satma, şunu yapma, bunu yapma" gibi devlet eliyle gelen kısıtlamalar sebebiyle olmuyor. zaten en büyük kalem biracılara aitti, adlarını bile yazmalarının yasak olduğu konsere niye o kadar para döksün adamlar. kurdan dolayı biletler çok yüksek olacak, seyirci bulmak zor olacak. babasının hayrına yapmıyor neticede organizatörler, senede 3 konser düzenleyip keyfine bakmak istiyorlar; onun için de zaten fahiş fiyata satılan biletleri yükseltirlerse biliyorlar ki kimse gitmez. adam akıllı bir festivalde headliner bile olamayacak imagine dragons'un biletleri bile 260 lira. 150 liraya rhcp, roger waters izlemiş insanlara bu paraya bilet satmak çok zor.

büyük isimler haricinde alternatif isimler daha çok geliyordu eskiden, onlar da azaldı.

Nick cave and the bad seeds var temmuzda

Nick cave yazmaya gelmiştim

Massive Attack <3 var en bomba diyebileceğimiz, 25 Haziran’da Zorlu’da. Bir de Travis var 8 Haziran’da.
Evet, biletler çok pahalı. Etkinlik olsun diye gidelim diyorsanız çok ünlü olmayan isimlerin biletleri bir tık daha makul fiyatlara satılıyor. Zorlu, Babylon gibi yerleri takip ederseniz denk gelirsiniz.

Bu ülke 2010'da şunları gördü: www.pasifagresif.com

Festivalini geçtim şu gruplar tek tek bile gelmiyor artık. Bu sene bir tek Camel var dikkatimi çeken o da geçen hafta oldu bitti zaten.

En temizi Bulgaristan'da Hills of Rock'a gitmek.

@halitkin, hatırlattın ve gözlerim doldu abi. behemoth, korpiklaani, belphegor... bi de gorgoroth da olsaydı zirvede bırakırız diyorduk arkadaşlarla. basın bültenini çevirerek ilk resmi çeviri paramı kazandığım etkinlikti ayrıca, şu an bi daha sövdüm şimdiki hale.

müzik zevkini bilmiyorum ama bu sene festival değil de bireysel olarak çok güzel gruplar geldi. sadece benim gittiklerim arasında

sleep party people, john maus, king gizzard, stimming&lambert, gogo penguin, blonde redhead falan vardı. blonde redhead çok kötü geçti tabi ama gelen iyi isimler arasındaydı.

ayrıca nick cave, massive attack, badbadnotgood, oh sees falan da geliyor bu yaz. var yani konser yok değil. iyi konser derken eminem, shakira, 50 cent falan kastediyorsan orasını bilemem tabi.

Ek Bilgi: km si düşük modeli yüksek olursa iyi olur.

Km si dusuk modeli yuksek diyorsan B sinifi otomobillere bakacaksin.

volkswagen polo
renault clio

ahaha pardon ya direk fiyat ve dizele odaklanmışım. o zaman renault megane bakın.

corolla 2014 ve oncesi uyar bu tanima sanki

Megane ya da Fluence, tercihen otomatik. Temiz, ikinci eli sağlam, hayvan gibi kocaman sedanlar.

Corolla o fiyatlara var. Sorun çıkarmasın dediğin için Japon olmayanları ele zaten.

Focus

Corolla, Jetta, Megane, Astra, Focus, S40

Focus en iyisi. 2012 2013 trendx

fluence

Dostum bu soruyu dün de sormuştun sanırım. Dün de yazacaktım ama vazgeçtim sonradan. Bence bu tip arabaların çok düzenli bir piyasası yok. Eğer almak istiyorsan istiyorsan git al bence, 2.-3. sene ne olur kafana takma. Sonuçta MB Cip alıyorsun. Bazı şeyler sadece zevk için alınır, bu da öyle bir araba bence.

Eğer bir fikir verecekse Sahibinden.com üzerinde daha eski modeller ile fiyat karşılaştırması yapıp, senin modele göre ne kadar fiyat farkı oluştuğunu görebilirsin.

abi yine sormuşsun ama cevap değişmeyecek bu araba senin başını ağrıtır satman zor olur sakın alırım aatarım şu kadar kar yaparım vs diye düşünme

ilk soruna cevap; dolarin ne olacagini kestiremeyecegimi icin kesin bir sey diyemeyiz.

arac zaten 170.000 de imis, oyle alip kar edip filan satamazsiniz bu araci

yili filan belirtilmemis ama bence 170.000 de olup 40.000 tl lik hasari olan arac o paraya alinmaz bence...

40bin tl hasar kayıtlı araca o paralar verilmez. hiç mantıklı değil.

emel güzel araçtır ancak hantaldır. piyasası olan bir araç değildir. arızaları çok pahalı olur. kuzenimde var. şanzıman sorunu 2200euroya mal oldu.

yani şekil 1,2,3,4 den anlaşıldığı üzere ülkemizde boya takıntılı, hasar takıntılı insanlar her kademede mevcut. istatistiği daha da yükseltmek adına ben de o aracı hayatta almam. bunu bilerek satın alıp bu aldığınız indirimin daha beterini satmak istediğinizde karşı tarafın isteyeceğini unutmamak lazım.
zevk için alınır yani. zevk işinde de yok dolara karşı ne oldu yok faize yatırsam bu mu olur diye sorulmaz. ayrıca daha önce yazdıklarımı incelerseniz araç almak bir yatırım değildir!! hele suv ve üstünü almak hiç akıl karı değil. vergisi, bakımı, lastiği bile pahalı. o değil araç yıkamada bile farklı fiyat çekiyorlar ne anladım o işten?

Kesinlikle yaklaşmayacağım bir senaryo yazdın şu an. Bence asla alınmaz, 40 bin hasar kaydı kim bilir nerelerden geliyordur.

HL2 bu konuda bir efsaneydi çünkü parçacık modellemesi konusunda bir devrim yaratmıştı diye hatırlıyorum. Bir diğer efsane de Doom 3'te olmuştu. Onlardan sonra çıkan tüm oyunlarda ufak tefek geliştirmeler olmuş gibi geliyor bana da. Hl2 gerçekten müthiş bir oyundu.

Hl2 üzerine muazzam bir mesafe alınmadı. Daha çok su, kar, yağmur gibi karmaşık yuzeylerde epey gelişme oldu.

Valla pek hasir nesir degilim ama hl2 dedigin ta ne zamanin oyunu, ondan sonra anasini bile aglattilar. Fizigin a. koydular afedersin. He hl2 yi pek bilmiyorum ustunkoru bir bakip birakmistim zamaninda ama Mafia2 bana yuh dedirtmisti mesela. O bile eskidi.
Otel lobisi gibi bir yerde yaylim atesi actiginda ortalik gercekten savas alanina donuyordu. Parcalana duvarlar, kirilip sacilan kalin buzlu cam parcalari, siseler sunlar bunlar.
Keza otomobiller ve etraftaki her seyin fizigi. PhysX denen zimbirtiyla oldu galiba bunlar. Pek bilmiyorum oynamayali yillar oldu.

Battlefield Bad Company 2

www.youtube.com

@mungojerry grafiklerin güzelliği dışında pek ilgimi çekmedi desem yeridir.
bir de oyuniçi mi yoksa renderlanmış trailer mı onu da bilemedim. ama bakacağım oyun içi videolarına.

youtu.be şöyle gameplay videosu da atayım.

www.macworld.co.uk
kısaca diyor ki haziran ya da eylül sonrası gelebilir. yalnız gerçek 8. nesil ile gelmeyebilir kısmına dikkat etmek lazım. intel'in bahsettiğin farklı markalarda da kullandığı, 7. neslin yenilenmiş versiyonu "kaby lake r" da 8. nesil diye yutturulmaya çalışılıyor intel tarafından. böyle de olabilir her yeni macbook en güncel işlemciyle çıkmayabiliyor.

bunların ötesinde, 8. nesil çekirdek farkı getiriyor da olsa özellikle beklenecek kadar özellikli bir seri değil diye kendi görüşümü de ilave ediyim.

Apple'lar her zaman bir önceki işlemci neslini takip ediyor. Daha kötüleri de var (mesela Mac Pro'ya bak, ya da Mini'ye, en az 5 senelik işlemciler kullanılıyor)

Skoda octavia

ford focus

Türkiyemin default aile arabası --> Reno Megane / Fluence / Astra Sedan / Hyundai Accent

Biraz daha parası olan bi aileyse --> VW Jetta, Skoda Octavia

fluence

aile arabası denen şey her markada "hatchback" modelleridir.

Aİle arabasından kasıt sedan bagajı geniş, güven veren, arıza çıkarmayan, az yakan, 1-2 sene sonra ordan burdan ses vermeyen ise corolla derim o vakit.

Corolla/civic/octavia/focus

Peugeot 2008

Tam Renault megane tarifi yapmışsınız

Bence bu optimist dalga (muhalefet perspektifinden) gerçekten hali hazırda yaratılan echo chamberın bir yansımasıdır hocam. Ben türk insanının akıllandığını düşünmüyorum. Echo chamber'in allahı şu an medyada var, öyle bir şey ki havuz medyası dediğimiz şey medyanın tamamı oldu. standart türk insanı da gece gündüz tv izleyip evde ekmek kemiren insanlar, her kanalda birden aynı şey yayınlanınca inanıyor işte. Zor yani özetle.

Bence bir hoşnutsuzluk durumu var ve meclis dağılımına yansıyacak ancak başkanlık alınabilir mi bilmiyorum.

son on yıldır her seçim öncesi böyle fake bir umut dalgası oluyor. önceleri kılıçdaroğlu, bir ara hdp, şimdi iyi parti ve muharrem. sonucun %99 rte lehine olacağını düşünüyorum. bunu basit bir öğrenilmiş çaresizlikle değil, mantık çerçevesinde söylüyorum. medya -eskisinden daha da fazla- hala akp elinde, ysk önceki seçimlerde alenen gördüğümüz üzere rte'ye çalışıyor, ortada öyle büyük bir toplumsal uyanış olduğu falan da yok, halk aynı gerizekalı çomar halk. koşullar aynıyken her seferinde farklı sonuç bekleyip seçim sonrası kahrolanları da en az hülocular kadar şizofren buluyorum. bu ülke rte'nin, uzun bir süre daha da rte'nin elinde kalacak. son çıkış biletimizi gezi'de kaybetmiş bir topluluğuz biz. bunu artık kabullenip ona göre önlemler (ki bunlar ülkeden taşınmak, ev mev alıp bu salak coğrafyaya kendini bağlamamak, üremek isteniyorsa yine planı ona göre yapmak gibi kişisel önlemler) almak gerekiyor.

Secim ikinci tura kalacak gibi duruyor. Ki bu dolarin son cikisindan onceki goruntu. Ekonomik durum oy tercihlerini dogrudan etkiliyor. Ek olarak AKP'nin onceki secimlerde en onemli stratejik avantaji alternatif bir sag parti olmamasiydi. Su anda o da var. Bu soylediklerim cevreden bagimsiz seyler.

kesinlikle doğru tespittesin. zaten muhalif kesim daha çok internet vs yi daha çok kullanıyor. medya çok büyük güç. sevmediğin medya kanalını takip etmiyorsun, senin takip ettiğinde senin istediğin gibi haber yaptığı için belli kıskaçta kalıyorsun. bence seçim 2.tura kalabilir. ancak gene rte istediğini alacak.

Evet tam olarak bir echo chamber olayidir bana sorarsan. Fazla iyimser bir hava var ve anlamlandiramiyorum. Bazi arkadaslarla konusurken sasip kaliyorum nasil oluyor da bu kadar umitlenebiliyorlar diye, bu kadar iyimserligin kaynagini ne merak ediyor insan.

Bu adam bu ulkenin yarisinin oyunu alarak cb secildi. partisi son secimde 2. turda ulkenin yarisinin oyunu aldi. Ve iktidarin bilmemkacinci yilinda oldu bunlar. 25 araligindan tapesine, bilmemnesine tum bunlari ulkenin gormesine ragmen. Millet sehit sayisinin tavan yaptigini da gordu, rezidans fiyatina saat takan bakani da, evde tomarla para saklayani da, Israil magduru insanlara yardim gotururken gemisi saldiriya ugrayan sozum ona hayir kurumuna yillar sonra yav siz kime sordunuz da yardim goturuyonuz diyeni de bilmemneyi de. Her seye ragmen ulkenin yarisi gozu kapali bu adamlara inanirken son secim oncesinde ne degismis olmasini bekliyorsunuz?
%50'ye partiden sogutma buyusu yapildi da bizim haberimiz mi yok?

Yani bu iyimser hava echo mu degil mi sorusuna cevap icin soyle bir dusunun; Insanlarin fikrini degistirmesi icin, artik yeter diyip bu hukumete alternatif aramasi icin sebep ne?
Dolar mi? Bunlar batinin oyunu, hukumetimiz tez zamanda ayar verecek, gelip gecici bu yukselis falan. Turkuye guclu zaten, zarar veremez dolar molar. Keza yukselen fiyatlar.
Baski ortami ve ozgurluklern ksitlanmasi mi? Yoo herkes ozgur, adam vatan hainligi yapiyorsa tutuklanacak tabii. 15 temmuz hainlerini mi savunuyonuz lan?
Egitim sistemine gang bang yapilmasi mi? Abicim adamlar egitim sistemini duzeltmeye calisiyo. degisiklik yapmissa demek ki gerekiyor ki adamlar duzenleme yapiyo ayar cekiyo.
Seker fabrikalarinin sunun bunun satilmasi mi? Adamlar ulkeyi zarardan kurtariyor. Bak calsiyor adamlar kopru, havaalani falan. tamam kopruden ben gecemiyom ama sonucta kopru yani boru mu...
Ataturk ilkelerinden hizla uzaklasmamiz ve cumhuroyetin temel degerlerinin tehhlike altinda olmasi mi?
Uretim ekonomosi olmaya isik yili uzakta olmamiz mi?
Adalet sisteminin cokmesi mi? Kuvvetler ayriligi kavraminin tarih olmasi mi?
Parlemento soslu az pismis tek adam rejimi mi?
Inceden inceye yobazlasmanin probogandayla pr'la desteklenip hizla yayilmasi mi?
Saman, pamuk, sigir ithal etmemiz mi?
Kursuden Israil'in ummugunu sikip pratikte gotunu yalamamiz mi?
Dugmesiz cubbeyi, apoletli uniformayi, deri koltugu cemaatlere teslim edip sonra cikarlar uyusmayip ulkenin anasi s***lince gunah kecilerinin ipe gonderilmesi, zamaninda magdurlarin magdurluguyla kalmasi falan mi?
Bilime yapilan katkinin zikirmatik projesi desteklenmesi gibi seyler olmasi mi?
Enflasyonun rekor kirmasi mi? Cari acik mi dis borc mu?
Kicimiza cam kozalagi kacmasi mi?
Senin icin benim icin olabilir. Oy veren icin bir sebep yok. Ortada bir sikinti yok, tehdit yok, ulkemiz kariyerinin zirvesinde. Hem istikrar lazim, reyiz zaten tecrubeli, baskasi gelse napicak abi?
Neden baska partiye oy verilsin ki?
Keske secimde soyle yuzyilin got olma vakasini yasasam bu soylediklerime karsilik. Ama got olmam icin bir sebep gorunmuyor.

dediğiniz durumdan öte, benim gördüğüm akp/hükümeti haddini aşar bir şeytanlaştırma birçok şeyi örtüyor. bir ara sözlükte bir klişe peydah olmuştu (bkz: akp döneminde olmuştur) cinsinden; tam olarak onu diyorum ve o klişenin reelde de karşılığı var.

bu muhalefet partilerinin güzel günler göreceğiz insan hakları adalet demokrası... cinsinden politik söylemlerle bezeli muhayyel vaadlere kaydırıyor. şahsen müthiş bir öfke duyduğum "makarnacılar" geyiği var bir de.

seçim öncesi kendilerini gaza getirip rahatlıyorlar işte. kolektif mastürbasyon ^^

sizin çıkarımlarınıza dair diyeceğim, hükümetin politikalarının makro ekonomik projeksiyonları kimsenin umrunda değil. halk dediğiniz şimdi ve sonrasına dair garantiler ve istikrara, bunları işaret eden somutluklara bakar. ama ve de, bu bakışını burada yazdığım dille ifade etmez.

öğrenciyken kahrolsun kapitalizm kahrolsun akp kahrolsun gericilik yaşasın bilimsellik konseptinde takılan, mezun olunca bankacı, emlakçı olan bir sürü insan tanıdım. şimdi kime oy veriyorlar vericekler tek tek bilmiyorum da, karşılaşsam "kimmiş la makarnacı" diyesim var.

muhalefetin afrikalı çocuklara yardıma giden angelina jolie tipi bir imajı var. onu da değiştirmeleri mümkün değil (seçmen konumundakileri ayrı tutarım), çünkü kendilerini yok etmeleri lazım ^^

sadece sesleri çok çıkıyor. daha özgüvenli (yavuz hırsız!) ve cüretkârlar.

cahil özgüveni, köylü kurnazlığı, sonradan görmelik müthiş bir karışım.

üretmediği teknolojiyi kullanan; el parasıyla yaptırılıp onlarca yıl bağımlılık yaratan hantal yatırımlar... bütün övünç bunlara dair.

bu böyle gitmeyecek. bütün o ümitsizlik aşılayan yorumlara ve tespitlere rağmen, ben umutluyum. evet tbmm çoğunluğunu kaybedecek kesin, başkanlık da garanti falan değil!

şurada seçime 28 gün kalmış, fakat hala tv'de her kanalda her saat Erdoğan'ın sesini duymuyorum. Bence ellerindeki anketlerde iyi bir oy oranları var ve seçimi ilk turda kazanacakları kesin, ters bir tepki yaratmamak için pek fazla ses çıkarmıyorlar sanki?

Yoksa İnce'nin Ramazan'da bira içmesinden tut, Akşener'in her partide siyaset yapmasına kadar kurcalamadıkları yer kalmazladı meydanlarda.

lpg'liye bulasma.

en rahat edecegin a4 tdi olur.

bmw 316

araba icinde mantik yok, kim hangi araci kullaniyor ya da seviyorsa over, digerlerini karalar :) ulkemizde takim tutmaktan farki yok

gonlunuzdeki alin gecin derim

Açık ara A4

a4 ile c180'den birini seçerim. artık keyfine kalmış, ikisinin de seveni çok.

özelden bana msj atıp paramın olmadığını iddaa eden dangalaklara hesap özetimi yollayacağım. mail adresi ve telefon numaralarını bana atsınlar.

Yeni kasa 1.0 tsi sıfır km golf. Mis gibi bin gez.

büyük araca ihtiyacın yoksa A4'e gerek yok
A3 sportback al

benzer araştırmayı yapıp sıfır A3 aldık

C180 1,8 gci 2011 makyajli kasa kullaniyorum hatta bu aralar satmayi da dusunuyordum. Sorun varsa sorabilirsin bence alinabilecek o fiyat bandindaki en keyifli araba.

135 bine A3'ün sıfırını bile bulma ihtimalin var. A180'den fersah fersah, Golf'ten ise %50 falan daha iyi bir araç. A4 ve C180 ise farklı sınıflar olduğu için onlarla karşılaştırılamaz tabii. Eğer evli çocuklu değilsen A3 Sportback, yok evli çocuklu falansan A4 al derim.

muhtemelen pazartesiden itibaren

Şu anda fiyatlar çok uygun, her an başlayabilir. En son fiyat düzeltmesi yaptıklarında sanrım 3.6 falandı.

Abi o paraya qnap nas alırsın yahu. ssd harici neden alıyorsun ki? hdd al lütfen.

@malheiros

HDD'lerimin uzun süre yaşayamamak gibi bir sorunu var. Ben de kalıcı bir çözüm arıyorum artık. Gerçekten pahalı, doğru. Dahili alıp bilgisayara taktırmak daha mantıklı gibi...

hem Mac hem Pc uyumlu diye bir şey yok, yani var da şöyle var, sen HERHANGİ bir diski "exfat" olarak formatlarsan hem mac hem pc "hem yazar hem okur".

Piyasadaki çoğu disk NTFS formatlı geldiği için Mac'ler okuyor ama yazamıyor, lakin formatlayıp halledebiliyorsun. MacOs'a göre formatlarsan windows görmüyor sanırım, denemedim, ama exfat yaptığım diski iki sistemde de sorunsuz kullanıyorum.

O yüzden markaya modele takılma bütçene ve sistemine bak. SLC, TLC, MLC olayı ömrü etkiliyor galiba ama ben TLC kullanıyorum bilgisayarımda. Yedekleme amaçlı en iyisi single olan SLC idi sanırım. Araştırırsınız.

Yedekleme için ise, tek ssd yerine birkaç özdeş hdd, ve bu hdd'lerin farklı mekanlarda olması bence önemli bir etken. (yangın, deprem, vs...bilemezsin) Bir kere yazılıp duran, ya da dosya yazma yapılmayan sadece okuma yapılan ve yerinden pek hareket ettirilmeyen diskler gayet iyi dayanıyor benim deneyimime göre. İşin içine hareket girerse evet hdd'ler çok daha dayanıksız, ssd o bakımdan çok iyi. Ama neyse hdd olmasın demişsiniz.

Ama bu durumda da tek ssd'ye güvenmeli mi? Onu düşünmek lazım. Çok önemli datayı tek diske bırakmazdım ben.

edit: son fiyatlar ne durumda bilmiyorum ama, (ben geçen yıl black friday'de amazon.de'den crucial 750gb ssd'yi 490 liraya almıştım:) İki adet ssd alıp (2.5" olanlardan, m2 değil) herhangi bir 2.5" disk kutusuyla kullanmak da çözüm olabilir. Daha ucuza gelebilir.

Western Digital'in ufak bir serisi var, onu kullanıyorum 512 GB olarak. Sunucudaki vmware'in depolama alanı olarak kullanılıyor son 7 aydır ve 7 24 çalışıyor, 7 24 okuma yazma yapılıyor. Hala tık demedi.

mac için uygulama - alfred, bettertouchtool, duet, notability, pdf expert
pocket seviyorum haberler için falan, feedly de güzel.
alet edevat - apple pencil, airpods, belki homepod falan.
marka olarak xiaomi ve ürettikleri popüler.
yayın teknolojisi olarak 4k. ama tv'lerin 4k çözünürlüğü ile gerçek 4k farklı.
kritopara, blokzincir, bitcoin falan.
akıllı ampuller var hue, lifx, yeelight falan.
vr gelişti. psvr, htc vive, oculus rift.
nintendo switch en hızlı satan konsollardan oldu.

akademisyen olduğun için: scrivener, mendeley (elsevier'e satıldı)

Bence bu kadar spesifik bir konuda herhangi bir şeyi bilmemem ayıp sayılabilecek bir şey değil. Ama illa zorlayacaksak, yazılım ile ilgilenip Apple Swift hakkında hiç bilgisi olmayana şaşırırım Ayıplamam.

Bu yazdığın iki şeyi ben de bilmiyordum.

Yoksa bu iki uygulamanın developer ı duyuruyu açan arkadaş da viral mi yapıyor :D

Sadece başlıktaki soruya yanıt verecek olursam: WhatsApp

Bizim mahalledeki yaşlı teyzeler bile kullanıyor çünkü.

Alacağımdan, indireceğimden ya da kullanacağından değil, sadece böyle şeylerin varlığını bilmemek rahatsızlık veriyor. Kullanmak önemli değil de, teknolojinin üstel ve yaşımın doğrusal artışı ile geride kalmak istemiyorum bir şeylerde.

Yoksa Fitbit olmadan da hayatına devam edebilirim ama telefonumda Pedometre var, fıtır fıtır adım saydığı için memnunum. Günde 10000 adım kasıyorum ya da Pages diye bir yazılım geçen gün Word’de bir saat çözemediğim sorunu on saniyede çözdü. Biraz daha çözemesem, azarı yiyecektim. Ötesinde, o günkü problem çözme sonrası danışmanımın bana teşekkür etme muhabbetini kaçıracaktım ve o muhabbetten çıkan “Ya sana iş bağlasak ya” demeyecekti, bana iş bağlamayacaktı. Bu da eşittir bir süre maaşsız kalacaktım ve hepsinin kökeni Pages’e bakıyor. Anladığım kadarıyla camia böyle işliyor.

Bir de şimdi yaşıyoruz da, örneğin, millet 10 yıl önce akıllı telefon bilmezken, şindi akıllı telefon olmadan yaşam zorlaşıyor. Belki böyle bilmediğim şeyler vardır. İnanmazsınız, Venmo’ya gerçekten “Okuma yazmayı bilmiyor musun” gibi tepki aldım. O gün bu kadar bilindiğine şaşırmıştım, ne bileyim, “Demek ki çok ünlü” dedim. Bugün de bilinmdiğine şaşırdım.

Shazam olabilir mesela?

(bkz: camscanner)
biliyorsunuzdur muhtemelen, çok kullanıyorum ben.

hiçbir şey bilmediğime kanaat getirdim

Eğer onu kullanarak düzenli olarak okyanus aşırı uçuşlar yapacağınız bir hayatınız yoksa (Japonya'ya iş seyahati, Amerika'da okumak vs) çok da bir özelliği yok. O durumlarda bile mucizevi değil hatta.

harcamaniza bagli.
ben surekli seyahat ettigim icin (avrupa ici- okyanus asiri degil) ucak bileti, harcamalar derken baya bir masraf yapiyorum. 10 kusur bin de aylik ortalama mil kazaniyorum.
kredi karti harcamaniz yuklu ise kesinlikle mantikli.

- bütün kredi kartlarını bırakıp sadece miles kullanacaksın
- en az 4-5 bin aylık ekstren olacak.

Bu 2 şartı sağlıyorsan kazanılan mil iş yapar. Sağlamayacaksan gereksiz.

Yapı Kredi kullanıyorsunanız adios da çok iyi wordlpuanları uçuş puan olarak x5 kullanıyorsunuz.

Örneğin bize çalıştığım kurum her yıl 800 tl worldpuan yüklerdi. ben onunla 4.000 TL'lik bilet alırdım.

Ben kullaniyorum. Esim ile birlikte tek kredi karti kullaniyoruz.

Aylik ort 2500 lira oduyorum. Sene basindan beri 5000 mil biriktirdim.

Surekli ic hat uctugum icin avantajli oldugunu dusunuyorum.

aylık harcamam, şirket için yaptıklarım dahil 15-18 arası. o zaman m&s mantıklı gibi duruyor. bu kartın bonus özelliği var değil mi?
edit : adios benim için çok mantıklı değil. öncelikli hedefim bedava uçak biletinden çok, sunduğu vale, cip, lounge, fast track vs. yararlanmak. çevremdeki arkadaşlar yararlandırıyorlar sağolsunlar da, benim misafirim olunca sorun oluyor.

geçen sene başında milesnsmiles aldım. ilk ekstrede yıllık ücreti geçirdiler. telefonla itiraz ettim. dilersem ücreti mil olarak geri vereceklerini söylediler.

neyse aldık milleri, alışveriş kampanyalarına bakıyorum. akaryakıt kampanyası yok. yok! bunların dışında harcamalarım oluyor ama mil yok denecek kadar az geliyor.
bonus flaş yükledim. bildirim gönderiyorlar şu restoranda yemek yersen ekstra şu kadar mil. bütün restoranlar istanbul'da. bütün mağazaların sadece istanbulda şubesi var. istanbul'da yaşamıyorsan ve restoran harcamaların yüksek değilse, o restoranlara gitmen imkansız. kartların iptali için bugün yarın arayacağım.

maximiles kullanıyordum. ondan memnundum aslında ancak son bilet alımında farketmediğim bir olay yüzünden sorun yaşadım. maximiles sitesinde bilet almak zorundasın, her bilete de 25 eur masraf alıyor şirket. biletlerin bagajı yokmuş meğerse. seçme imkanı da vermiyor sana ayrıca. bende görmedim. portekizde telefonda kadının birine laf anlatmak zorunda kalıp 80 euroyu ödemek zorunda kaldım. ha yinede işbankası ve maximiles iyidir.

bonus ile mil birbirinden farklı kavramlar. miles kart alırsan mil kazanacaksın, bonus değil. biriken millerle de (vergiler hariç) uçak bileti alacaksın. yazdıgın tutar civarı harcama var bende de ve şu an 120 bin milim var. ayda 1-2 kere yurtdışı bileti alıyorum. örneğin geçen hafta Astana bileti 2.000 TL idi. ben 15.000 mil + 500 TL (vergi) ödedim. aynı şeyi yurtiçi bileti için yaparsan pahalıya gelir: yurtdışı biletlerinde çok daha iyi verim alıyorsun.

maximiles deme hocam. 158 tl yıllık aidat yansıtmışlar. iptal isteyince de, 50 tl puan verelim diyorlar :D

Ayda 10 bin civarı normal alışverişe (yiyecek, içecek, restoran, yurtdışı harcaması, benzin vs) 2500 civarı mil veriyor gibi düşün. Onla da sabiha gökçenden bir iç hat gidiş bileti alabiliyorsun yaklaşık olarak. Benim işimi görüyor açıkçası.

2016 sıfır mı garajda mı yatmış? ben olsam almazdım ikinci el full paket araç alırdım.

Fiyat fena değil. Yalnız fena benzin yakıyor, babamda var, 2 senede 12 bin anca yaptı.

al 5 koy saat.

al 8-9 koy sat

10, 12 litre ortalaması var sanıırm. Çok yaktığı için tutulmuyor. Öyle üzerine 5-6 koyayım da satarım denecek bir araç değil. Benzer araçların ilanlarına bakıp karar verebilirsin.

gerçekten 0 km mi yoksa sıfırlanmış mı onu iyi araştır.

3 bin tl civarına lpg taktırıp mutlu mesut binersiniz. Ben alırdım.

her ay maaşımın 4te biri civarı eğlenceye gidiyor. senede bir maaş da komple bir tatil.

Tatil icin ozel bir butce ayirmiyorum, zaten biriken paradan kullaniyorum. Genelde ayda bir farkli bir ulkede tatil yapmayi hedefliyorum ama usengeclikten bu her zaman mumkun olmuyor.

Izin gunlerim cok oldugu icin (40+ gun) cogu zaman hepsini tatil icin kullanamiyorum, izin alip ev keyfi yaptigim da oluyor.

yaklaşık 2 aylık maaşımı 3-4 haftalık yurtdışı tatile ayırıyorum

son 2 sene hariç tatilimi hep bisiklet üstünde geçirdiğimden masrafım pek olmuyor. işim gereği senenin 2 veya 3 tam ay'ı antalyada 5+2 veya 5* otellerde bulunduğum için zaten parayla tutacağım xxx bir otelin beni tatmin etmeyeceğini biliyorum, hatta geçen sene bunu denedim ve 5 yıldızlı ama paramın yettiği bir otelde 1 hafta kalmaya çalıştım, sonuç; rezalet amk. bisiklet üstünde daha iyi, hem ucuz hem sportif hem fıtıfıtı...

tüm maaşı tatillere harcıyorum --ama sağlam gezdim, geziyorum-- gerçi birikmiş 3 kuruşum yok, millet rahat rahat emklilik takılırken sanırım ben sürünecem ama şimdilik keyif aldığım bi hayatım var.
@Crown ne iş yapıyosun çok merak ettim, re: 40+ izin?

hafta sonları dışında güneşi görmediğim bir yılı hatırlıyorum.
paso ofis içinde çalışıyordum.
neyse tatile çıktım, tatilde bir tekne gezisine katıldım.
tekne kaptanı, kronun önde gideni bir adamdı, sonsuz mavilikler ve güzel turist kızlar
içinde eğlenerek çalışıyordu lan. bense ofisde kümes gibi bir cubicle'da çalışıyordum.
o an atom fiziğine de lanet olsun deyip, döndüm istifamı verdim. (dermişim :))

Geçen sene arabayla 16 günlük tur yaptık istanbul-antalya kıyıdan istanbul. kamplarda kendi çadırımızda kaldık, doğanın içinde tavuk, horoz, kuş sesleriyle uyanmak gibisi yok. Otele gidip 4 duvar arasında bir hafta tatile binlerce lira bayılmaya gerek yok. Gezdik tozduk, 2 tekne turu, yamaç paraşütü dahil bana herşeyiyle 2500'e falan patladı(alkol pek kullanmıyorum), sonuna kadar değdi. Bu yaz da aynı tarifeyi yapacağız.

mayıs haziran temmuz ağustos eylül aylarında her ay en az birer hafta sonu güneye ya da izmire gidiyorum.
temmuzda bir hafta bodrumda kalıyorum.
onun dışında iş için sağa sola gidince mutlaka bi iki gün önden arkadan uzatıyorum ki kafa dinleyeyim.

bunlar için iki maaş gidiyor herhalde toplam.

bütçe ayıramadığım için maaşımın düşmesini göze alarak akdenizde minik bir ilçeye yerleştim.
sabahları işe giderken denizi görüyorum. akşamları sahilde bira içebiliyorum. gün içinde iş yerinin bahçesinden ya da yürürken ağaçlardan meyve toplayabiliyorum.

başka türlü tatil falan yapacağım yoktu benim.

Sidonya da kalmıştık istemiyor.

Sidonya
My Dora
Bossuite
Hilton Doubletree Moda

Bunlar sormuyor.

Bence bebekle gezmeyi ogrenmelisiniz. Onu da dahil edin, hatirlamaz demeyin.

Ha aklima ilk gelen yer belgrad oldu haftasonu ve vizesiz diyince. Arnavutluk da kesfedilebikir biraz.

bence keskinlike bebegi almayin. zira seyahatleriniz de monotonlasir tipki ev hayatiniz gibi.

6 aylık bebekten çok da uzağa gitmeyin bence ilk seferde kaş falan güzel olabilir bu dönemde hem tenha olur.

kucuk baslayin. bir yilda 60-70 seyahat yapabilme psikolojisiyle 40 yilda bir evdeki bebekten endise duyarak yapilacak kisa seyahatin damakta biraktigi tad ne yaparsaniz yapin ayni olmaz (daha kotu olur demek istemiyorum, temelden farklidir sadece). birinde istedigin zaman her seyi yapabilecek olmanin ozgurlugu kafasiyla yapilan seylerden alinan bir tad var, digeri daha zorlama ve suni. o yuzden o gunlerin tadini almayi beklemek yerine yeni bir tecrube gibi dusunmek daha yerinde olur. demek istedigim "oyle bir yer - tecrube olsun ki eski gunlerdeki gibi olsun bir yerde" ön fikri ile tatil yeri / plani yapmayin sartlariniza uygun olsun.

bebekle seyahat edin yazanlar acaba bebekle bir saat zaman geçirebilir mi merak ediyorum. sürekli ilgi isteyen, rüzgarda yürüyünce üşüyen, ek gıdaya geçtiği için yemeklerinin özel hazırlanması gereken, bebek arabasıyla her yeri gezemeyen, oradayken sık sık bebek pışpışlama, besleme, alt değiştirme ve bunları yapacak yer arayacak olmamız. karı koca başbaşa bir yemek bile yenmiyor bebekleyken rahatça. üstelik oyuncağından bebek bezine, kıyafetlerine, diş kaşıyıcılarına, şapkası, güneş kremi, battaniyeleri, bebek bakım çantası, araba ya da kangurusu... dünya kadar eşya alma hazırlama ve hatta bazen birini unutma stresi... davulun sesi uzaktan hoş geliyor galiba

Bebeği hayatınıza adapte edin +1

Bebek artık sizin yani o hayatınızın bir parçası motoru sorunlu araba muamelesi yapmayın bence :D

merhabalar, bebeği hayatınıza adapte etmeyin. belli ki bu şekilde olmamış, siz de biraz kafa dinleyin ve onun varlığını unutun. ne güzel bırakacak bir yer bulmuşsunuz, bunun keyfini çıkarın. ukrayna'ya gidebilirsiniz, ikiniz için de değişiklik olur. yurt içinde kamp yapmayı da deneyebilirsiniz. doğayla iç içe kafanız biraz huzura kavuşur. umarım çok eğlenirsiniz.

Selam, ben de benzer bir ilişki içerisindeydim, tanıştıktan sonra abartısız 1 sene her hafta farklı bir yerde kaldık. Sonra beraber yerleşik hayata geçince çok monotonlaştı gibi geldi ama hayatın normalinin bu olduğunu şu lafı okuduktan sonra öğrendim: "Instead of wondering when your next vacation is, maybe you should set up a life you don't need to escape from."

Dolayısıyla bence heyecanı böyle bir girişimle yakalamaya çalışmak yerine farklı ve yeni heyecanlar aramanız daha mantıklı diye düşünüyorum, zira artık böyle yaşayamıyorsunuz ve bu noktadaki tüm çabalarınız "eskiden ne güzeldi"'yi düşündürmek dışında bir işe yaramayacak.

Bebekle seyahat eden bir cift ornegi icin,

Maxime around the world sayfasina bakin facebooktan derim. Bebe ekvator cizgisini gecti, macchu picchu ya bile cikti. Elbette zorlaniyorlar ama sevdikleri insanla, yani bebekleriyle bu anilari paylasmayi daha onemli goruyorlar.

Ha su anda cok gelmistir, gercekten bir kacmaniz gerekiyordur vs. tabi ki her dk yaniniza alin demiyorum ama dafaisss +1 cocugu hayatinizi engelleyen bir sey olarak gormek yerine onla birlikte daha farkli challengelar olacagini dusunun bence.

bebekli seyahat yapan bir anneden daha kötüsü bebeğini götürmediği halde sürekli bebekle ilgili kaygılarını hatırlatan paylaşan annedir .
yani demem o ki artık herşeyinizi bebekle planlamalısınız . başka çare yok .
çünkü bebeği olan bebeksiz anne baba daha çekilmez olur her zaman.. asıl yapay olan o dur .
zevkli olan ona ragmen gezebilmek,içebilmek ,yiyebilmek,sevişebilmektir. bebekten önce yaptıklarınızı bebekten sonra aynı sıklılkla aynı umarsızlıkla yapamıyorsanız eğer öncesinde hep sahte davranmışsınız birbirinize . yaşadığınız sıkıntı aslında özünde bu ..
tıpkı evlenmeden önce marjinal gözüken kızın evlenme aşamasında kına yapmam lazım demesi gibi

Birebir aynı yollardan geçmiş biri olarak yazayım: ilk işyerinde çok şanslıymışsın, çünkü bu tarz joker pozisyonlar herkese nasip olmuyor, genelde insanlar çok sıkıcı ve rutin bir operasyonel görevle başlayıp sonra bu tarz görevlere ilerliyorlar. Sen bu joker pozisyon sayesinde bir çok konuda bilgi edinmişsin ve neden zevk aldığını, neyin para getireceini, neden zevk almadığını tespit etmiş durumda olmalısın. Lakin bu sonsuza dek sürmüyor, müdür buna bir son vermek istemiş. (Bence bu noktada şanssızsın zira çok erken gelmiş bu zorlama sana. Henüz dunning kruger'i dahi aşamamışsın - her işten %1 dahi anlama şansın yok, ayrıca yanlış anlama ama tarzında bir ukalalık seziyorum, bu sana zarar verir)

Aslında müdürün kötü bir şey yapmıyor, seni bir seçim yapmaya zorluyor. Seçim zamanı geldi, müdürüne gidip, ben x y z t a b c ile ilgilendim, bunlarla ilgili fikrim ve bilgim var, ama şirkete en faydalı olacağım alan bence A, ayrıca kendi kariyerimi de o alanda çizmek istiyorum deyip, dikeyde özelleşmeye eğilmen lazım.

O diğer yönetici beyefendi iyi demiş, özellikle türkiye it sektörü gibi yetişmiş iş gücünün inanılmaz az olduğu ortamlarda jack of all trades, master of none stratejisi işe yarar, ancak, ancak iş bulmana yarar. hiç bir zaman yüksek maaşlı, sağlam pozisyonlara ilerleyemezsin. her it firmasında her işi yapan birileri vardır ama max. 3-4 binde tıkanır kalırlar. 30 binleri hedefliyorsan niş pozisyonlarda uzmanlaşmaya koşmak zorundasın.

öyle çok kurumsal büyük firmalarda çalışmadım. ben trabzon'da yım dolayısıyla burada ki firmalar yukarda dediğim gibi çoğu işi yarım yarım yapar. kimisinin reklamcılığı daha kuvvetlidir ajans gibi çalışır, kimisi yazılıma daha çok önem verir. ben neler yaptığımdan kısaca bahsettim. istatistik ve bilgisayar bilimleri okuyorum "veri analizi" yapmak istiyorum ama tecrübem sıfır.

nasıl sormam gerektiğini de söyleyin de bileyim o zaman?

@roket adam. samimi cevabınız için teşekkürler. çalıştığım yerden yakın zamanda çıkmakta kararlıyım çünkü burada bu saatten sonra mutlu olamam. söylediğim şeyi çok iyi anlamanız beni mutlu etti. yukarıda özellikle belirttim; yazılım testi ve dijital pazarlama en çok eğlendiklerim oldu. okulumdan ötürü "istatistiksel veri analizi" en çok merak ettiğim sektör. ama Trabzon'da yapan yok bunu. ben şimdi öyle bir şirkete cv yollasam hiç tecrübem olmadığı için kabul görmem.

İstediğin cevap bu değildir belki ama - dostum hırslı meraklı bi adamsan, ingilizcen varsa veya öğrenirim diyorsan türkiye'de önü açık bir noktadasın, istanbul veya ankaraya taşınıp bir maceraya atılmayı düşünebilirsin derim. Dediğin gibi lokal olarak işin kolay değil.

Ciddi anlamda yok. Ben yine de katkıda bulunmak istiyorum gelecekte.

kesin yok.

Babamin degil de annemim var.

ya tabii ki uzun vadede güveniyor, istiyor, sen yardırsan da borcumuz harcımız bitse rahat yaşasak diyor ama ben 23 yaşında hala hazırlık okuduğum ve kendisi maddi olarak nispeten iyi durumda olduğundan pek bir beklentisi de yok açıkçası. yani benim para kazanmamı, para göndermemi beklemiyor. 51 yaşında olmasına rağmen yakın zamanda emekli olacak zaten. öküz gibi emekli maaşı var, kendisi de çalışmaya devam ediyor zaten. ben becerebilirsem yurtdışında yüksek lisans yapmak istiyorum, o yüzden önümüzdeki 6 sene daha "50 kuruş ver tırrek" diyen taraf ben olacağım gibi duruyor.

annem öyle değil ama. "tamamen bağımsız olup iyi bir iş sahibi olman benim için yeter ama para da göndersen iyi olur" diyor jsfksl

Kesinlikle yok ve hatta ondan daha fazla kazanmama rağmen beni her türlü destekliyor maddi, istemesem dahi. Bizimkiler hep veren taraf ve aile gibisi yok.

Ortası bir şey. Sorumluluk aldığımı(zı) gösteren bir şey bekliyor sadece. "Baba, faturaları bu ay ben ödeyeyim." gibi. Onun dışında sürekli parayı biriktirmemizi, kenarda durmasını, geleceğimiz için harcanmasını söylüyor.

kendi için hiç beklentisi yok, tek beklentisi kendi durumumun iyi olup, yardım etmeyecek olsam da edebilecek olmam.

Yok, isterse de bir ev değil tabii ki, ama hem annem için hem babam için hiç çekinmeden alırım, düşünmem..

yok.

hiçbir şekilde yok. bi nevi gururuna yediremiyor. 30 küsür oldum hala bu böyle.

babalar soylemez ama oyle bir beklenti icinde olurlar mi, bilemem. benimkisi benim s*ktirip gitmemi hayatimi kurtarmami istiyor. evet bunu belirtiyor kendisi.

ilerde maddi durumum elverirse, kendisine istemese bile zorla maddi anlamda destek olurum. bu ev olur, araba olur.. farketmez benim icin.

Yok.

Hiç bir şekilde yok.

bana kalırsa genel olarak ebeveynlerin maddi durumları iyi değilse ama çocukların durumu iyiyse her ebeveyn beklenti içine girer direkt söylemese de.

örneğin eviniz arabanız her şeyiniz var ve anne babanız kirada oturuyorsa sizin ev alacak durumunuz da varsa beklentiye girerler ama söylemez hiç biri kolay kolay.

yok. ne zaman buyuk bir harcama yapacak olsam hala "dur oglum bende de var su kadarini ben vereyim" der. evli barkli adamim.

Hayatıma bir kuruş katkı yapmadı ama borcum var diye arayıp ağlıyor. Parayı falan geçtim adamın sofrasından bir lokma yememişim.
50.000lik borcu var onu ödemem için ağlıyor.
Annem ise tam tersi kadın her şeyimi ödeyebilse öder kazık kadarım hala kıyamıyor.

iliğimi kemiğimi sömürdü şerefsiz

telefona ihtiyacın varsa alınır buradan çünkü ağustos o kadar da yakın bir tarih değil yoksa 500 lira da az para değil ama ben olsam en üst model android'lere bakardım.

kur çok değişmez.

edit: kur çok düşmez 50 lira ya fark eder ya etmez.

bence garanti önemli. iphone se'mde güncelleme sonrası yakınlık sensörü çalışmamaya başladı, garantili değiştirdiler. olmasaydı 400 lira mı ne verecektim.

aynen garanti önemli bence de. ilk başta alırken yea ne olacak ki diyorsun ama başına gelince anlıyorsun. kitliyorlar çok fena.

bir de bu apple garantisi, android'den farklı bir avantajı var, o da birebir değişim olayı. bazı androidlerde bu var mı bilmiyorum.

acil telefona ihtiyacın yoksa ekim ayına kadar sabret. yeni modeller tanıtırlar, burada biraz fiyatı düşer garantili alırsın.

veya android telefonlara bak.

Bence X alma, alacaksan da kesinlikle garantili al. Bu cihaz bildiğin prototip. Bende de x var ve şu an serviste. kamerasında saçma sapan bir gölge çıktı ve çözemiyorlar. Bekliyoruz bakalım ne kadar girecek diye.

İ20'nin olayi diger markaların bos paket parasina panaromik cam tavan dahil girla donanim sunmasi.

fiyat/performans oranı yüksek araç. ayrıca 2017 yılında tüm dünyada en çok memnun olunan araç markası sıralamasında hyundai 2. durumda. tok kapı ilk 10'da yok bu arada.

www.youtube.com

i20 1.4 90 beygir sense donanım olanı kullandım bir süre. Parasını sonuna kadar hakediyor.(Donanım olarak hiç bir şikayetim yoktu) Eğer ilçede veya köylerde usta bulma sorunu yoksa tercih ediliyor.

i20 çok tatlı bir araç, tam bir fiyat performans otomobili. Annemde 1.4 manuel benzinlisi var, 45 küsür bine 7000 kilometrede 2017 modelini aldı. O paraya alınabilecek en iyi otomobil.

Megane de bir süre kullandım, aynı şekilde parasına göre gayet iyi bir otomobil, 1.5 dizeli de inanılmaz az yakıyor diyebilirim. Otomatiği de fena değil. Dizaynı da diğer tenekelere göre gayet hoş.

reklam sektörü
pozisyon; sosyal medya uzmanı (uzman değildim, küçük bi yer olduğu için uzman demek istediler.)
üniversite mezunuyum.
1000 tl ile başlamıştım.
2014 ocak

450 tl part time öğretmenlik 2006

350 tl. 18 yıl önce. Muhasebe elemanı.

1000 tele
Makine muh 4. Sinif ogrencisi
Metal sektoru
Proje ve saha muhendisi
2011

Net ortalama 2837 tl. it sektörüydü. yıl 2014

2000 tl.
2010, boya sektörü, kimya mühendisi.

reklam
sinema ve tv mezunuyum
prodüksiyon ve kurgu asistanlığı
ilk iki aydan sonra 1300 tl (2016 asgari ücret)

Katılım yurt dışı.

2017 Aralık, part time olarak yemek servisine başladım bisiketle. Sipariş başına ödendiği için maaş bana bağlı. 1 ay az çalıştım 5000 sek (2400 tl) diğer aylar 7000-9000 sek (3300-4300 tl) aldım.
Haftada 15 20 saat çalışıyorum.
Şu an belim kopuyor.

Kendi alanımda iş bulmam lazım, eğitimim mimarlık

2009, tıp doktoru: 1900 TL

vet. hek. özel sektör 1500 tl sene 2010

sektör: fmcg
pozisyon: satış temsilcisi
eğitim: iktisat - mba
4500tl

2016

Sektör mobilya
Is erp implementasyonu
Eğitim endüstri mühendisi - yeni mezun
Şehir ankara
Sene 2015

1600

Oha ben 3 senedir çalışıyor muyum? Ne çabuk geçmiş zaman.

günlük 5 tl. komi/lokanta.

800$. Ama o zamanlar dolar yüksek değildi, o yüzden çok yüksek bir maaş da değildi. Kozmetik sektörü ama benim işim satış vs. değildi. Bir daha da maaşı dolar olarak aldığım bir yere denk gelmedim.

1500, reklam ajansı, 2016

2 ay sonra 500 lira zam almıştım.

2016 _ 1910 tl _
sektör ilaç
Pozisyon kalite kontrol uzman yardimcisi
Egitim yuksek lisans ogrencisi

Idi,

2013
özel sektörde bilgisayar mühendisi
1500 TL. hey gidi günler...